Kimse, sırt üstü yatarak büyük olmuyor...

Kimse, sırt üstü yatarak büyük olmuyor... Gazi Osman Paşa, Vidin'de komutanken birliklerini çok iyi eğitmiş ve yetiştirmişti...
Sırbistan'la savaş çıkınca bu cephede görevlendirildi... Sırp sınırını geçerek savaşa hazırlık yaptı... İzvor'a hücuma geçmeden, İzvor Tepeleri'nde karakollar kuruldu ve avcı siperleri oluşturuldu... Asker, dinlendi ve sabah yapılan hücumda da önüne kattıkları düşmanı kovalayıp İzvor'u ele geçirdiler... Daha sonra da yapılan savaşlarda düşmanı perişan ettiler... Sırplar, kaçacak delik aradılar...
Aşağıdaki metinde, intikal eden birliğin kendi güvenliği ve bir sonraki adımda yapacağı hücumun da ön hazırlığını aynı anda yaptılar... Bu tutum, Gazi Osman Paşa'nın askerlik sanatında ne kadar başarılı olduğunu da bize göstermiş oldu...
Balkan savaşlarında çok kayıp vermemizin bir sebebi de, bu tür savunma ve daha sonra da hemen hücuma geçme hazırlığını iyi yapmamamızdan doğduğunu görmek mümkün...
Biz, böyle bir tedbiri, Emir Timur'da ve bir de Anafartalar'da gördük... Yine, Büyük Taarruz öncesi hazırlıklarda gördük...
Bunları nereden biliyoruz? Tarih okuyarak... Eleştirel tarih okursanız, siz de bunları yapabilirsiniz...
Ama, önce tarih okuyacaksınız...
Tabii ki, dıngıllardan ve hurafecilerden değil...
Gerçek tarihi okumanız dileğiyle...
Mustafa Kemal'in beslendiği kaynakları gördükçe başarısızlığın mümkün olmadığı tespitini de tarih bize yaptırıyor...
Bilgi edinmeniz dileğiyle...
******
Bir Değerlendirme
Sosyolojik bir tespit olarak aile içi şiddetin arka planına bir bakış...
Olayı bir de tersten okuyalım. Biraz da yumuşatarak yazalım. Kır,şehre geldi. Ayak uyduramadı. Kadın erkek ilişkilerini bile farklı değerlendirdi. Bunların sayısı o kadar çok arttı ki,şehirli,taşrayla baş edip onları kendine benzetemedi. Şehirler,işgale uğradı. Bunda Avrupa Birliğinin köy ve tarım nüfusunu %8' e çekin,sonra sizi AB'ye alırız baskısı da etkili oldu. Bu sefer şehirli,kendisini güvende hissetmediği için,şehir dışlarında yeni gettolar oluşturdu. Şehri,"kır"a teslim etti. Yaşam düzeyleri ve ekonomik durumu hemen hemen aynı olan şehirli,şehir dışında ,kalın ve yüksek duvarlı,güvenlik kameralı,tek giriş ve çıkışlı ,güvenlik görevlisinin de maaşını kendisi vererek kendine güvenli gettolar inşa etti. Şehirler" Kır" a teslim edildi. Kır,şehirleri yaşanmaz hale getirdi. Bu süreç birden değil,yüz yıllık bir sürede olsaydı,daha sancısız olurdu.
Ha! Kendini güvende hissetmeyen Ortaçağ insanları da etrafı taş duvarlarla çevrili ,hava kararınca kapıları kapanan güvenli şehirlerde yaşıyordu.
Şimdi asıl soru?
--- Biz,21. Asrı mı yaşıyoruz? Yoksa ,Ortaçağ'a mı dönüyoruz?
 İşte!  Bu sorunun cevabı bizim "Kır" la ilgili sorunumuzun da cevabı olacaktır.
Bence, bu süreç en az elli yıl daha devam eder. Çok sancılı bir elli yıl...
Bizim bunu görmeye Ömrünüz yetmez . Ancak, torunlarımız için kaygılıyım.