Koronavirüs mücadelede günlük iyileşen hasta sayısının, yeni pozitif vaka sayısını  geçmesine ilişkin açıklamalarda bulunan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Şener, “Bu kadar hızlı düzelme pek beklenen bir şey değil. Bu geçici dalgalanmalar zaten beklenen bir şey. Bu periyottan sonrada olgu sayılarında yeniden artış meydana gelir. İyileşen sayısında düşme, olgu sayısında  yeniden artma gibi ikinci dalgalanma olabilir. Bunu hazırlıklı olalım. Hazırlıklı olmakla kastettiğimiz şey; mümkün olduğunca tedbiri elden bırakmayalım, yasaklara uyalım, sosyal mesafeye dikkat edelim, maske uygulaması, el  hijyenine dikkat edelim. Her şey bitmiş gibi algılamayalım” dedi.

Türkiye’de koronavirüs ile mücadelede son günlerde pozitif anlamda gelimler yaşanıyor. Son günlerde Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan  koronavirüs verilerine göre iyileşen hasta sayısı, yeni pozitif vaka sayısının çok üzerine geçmiş durumda. Ayrıca  koronavirüs nedeniyle bir günde hayatını kaybedenlerin sayısında da azalma gözlendi. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Şener, CNN Türk canlı yayınında yaşanan bu pozitif tabloya ilişkin açıklamalarda bulundu.
 
PERGEL İSTEDİĞİMİZ ORANDA GENİŞLİYOR AMA ÇOK HIZLI BİR DÜZELME VAR
Test sayıları aynı kalmasına rağmen yeni  vaka sayısında hızlı bir düşüş meydana geldiğini söyleyen Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Şener,”Hızlı bir düşüş meydana geldi. İyileşen hasta sayımızda çok hızlı bir şekilde artıyor. Bu rakamsal olarak bizi çok aldatmasın.  Pergel istediğimiz oranda genişliyor ama çok hızlı bir düzelme var. Bu hızlı düzelmeler  her zaman iyi bir sonuç doğurmayabilir. Çünkü iyi düzelmelere de insanlar kanabiliyor. ‘Her şey yolunda gidiyor’ diye düşünerek, o psikolojide hareket ederek tekrar dışarıya çıkıyorlar. Bu durumdan endişe ediyorum. Normalde beklediğimiz şey şudur; 3 ile 7 günlük dalgalanmaları minimumda tutup, çünkü bu hastaların entübasyon dönemi 14 gün. 14 günden önce bu kadar hızlı vaka sayısında düşme, iyileşen sayısında artış beklemiyoruz.  O yüzden bu da yalancı iyilik hali olabilir. Rakamları çok konsantre olmadan genel olarak değerlendirmek lazım. Yani 3 günlük düzelmeler bizim için önemli,  güzel sonuçlar ama 1 hafta, 10 günlük düzelmeler  bizim için daha değerli. Bu 3 günlük düzelmelere yada dalgalanmalardaki bozulmalara, hızlı iyileşmelere çok kanmamak lazım. Bu yalancı bahar havası olmasın” diye konuştu.  

HER ŞEY BİTMİŞ GİBİ ALGILAMAYALIM
Şener, sokağa çıkma yasağının etkisini görüldüğünü söyleyerek, “Ben yinede temkinli olmaktan yanayım. Bu kadar hızlı düzelme pek beklenen bir şey değil. Bu geçici dalgalanmalar zaten beklenen bir şey. Bu periyottan sonrada olgu sayılarında yeniden artış meydana gelir. İyileşen sayısında düşme, olgu sayısında  yeniden artma gibi ikinci dalgalanma olabilir. Bunu hazırlıklı olalım. Hazırlıklı olmakla kastettiğimiz şey; mümkün olduğunca tedbiri elden bırakmayalım, yasaklara uyalım, sosyal mesafeye dikkat edelim, maske uygulaması, el  hijyenine dikkat edelim. Her şey bitmiş gibi algılamayalım. Rakamlardaki dalgalanmalar güzel. Bu tip salgınlarda bizim beklediğimiz kademeli iniş. Kademeli bir iniş olmadı. Hafta sonu yapılan sokağa çıkma yasaklarını şuanda meyvesini topluyorum. Hızlı bir düzelme meydana geldi. Bu hızlı düzelme kimseyi yanıltmasın” ifadelerini kullandı.

İYİLEŞME PERİYODUNU SEKTEYE UĞRATACAK DAVRANIŞLARDA BULUNMAYALIM
Bayram sonrası veya bayram öncesi periyotta normalleşme sürecinin  Sağlık Bakanlığı tarafından planlandığını söyleyen Şener, “Sosyal mesafe kaybolup, insanlar maske uygulamasına uymayıp, kalabalık ortamlarda bulununca Mayıs’ın 10’undan sonra bir dalgalanma olacaktır. Olgu sayısında yeniden bir sıçrama olacaktır. Bu da normalleşme  sürecini geçiştirecektir. Bizim korkumuz o. Şuanda her şey yolunda giderken, kademeli olarak iyileşme devam ederken, olgu sayılarımızda azalma varken iyileşme periyodunu sekteye uğratacak davranışlarda bulunmayalım. Gece 12’de sokağa çıkma yasağı biter bitmez sokağa  çıkanları gördük. Bu ciddi anlamda problem.  Dikkat etmek lazım. Bu normalleşme sürecini geciktirecek” şeklinde konuştu.

ENTÜBE HASTA SAYIMIZ BEKLENEN RAKAMLARIN ÇOK ALTINDA
Yoğum bakımdaki hasta sayısının beklenen rakamlarda olduğunu söyleyen Alper Şener, “Beklenen rakamların altında yada üstünde değil. Ama entübe hasta sayımız beklenen rakamların çok altında. Bu hastane şartları içerisinde kritik hasta bakımını iyi yapıyoruz demek oluyor.  Kritik hasta bakımıyla hastalarının entübe sürecinin iyi yönetildiğini biliyoruz. Hastaların mekanik ventilatöre, solunum cihazına olabildiğince geç bağlandığını, geç bağlanmasıyla birlikte bu süreçten ayrılma periyodunun hızlı olduğunu görüyoruz. Biz sahada şunu da yaşıyoruz. Diğer ülkelere göre kıyasladığımızda iyileşen hastalarımızın çok büyük bir grubu normal servisten çıkan hastaların yanında yoğun bakımdan çıkan hasta sayımızda ciddi kalabalık bir sayı. Bu bizim için sağlık sisteminin salgınla olan mücadelede özellikle yoğun bakım yönetiminin iyi olduğu  ve başarılı olduğunu gösteriyor” dedi.

HİÇBİR BULGUSU OLMAYAN HASTA GRUBU VİRÜSÜ, BOĞAZLARINDA BULUNARAK YAYGINLAŞTIRABİLİYO
Doç. Dr. Alper Şener test  rakamlarının önemine vurgu yaparak, “Ne kadar çok test yaparsanız o kadar fazla kişiyi yakalamış, o kadar fazla kişiye de hastaneye gitmeden bu tanıyı koymuş oluyorsunuz. Çünkü biz şunu biliyoruz ki; hastaneye herhangi bir şikayet için başvuranların dışında da hiçbir bulgusu olmayan hasta grubu virüsü, boğazlarında bulunarak yaygınlaştırabiliyorlar. Bu filyasyonun sahadaki uygulaması. Filyasyonda  herhangi bir hastaya tanı kondu. Tanı konduğu anda o hastanın etrafındaki geçmişe yönelik temasta bulunduğu kişiler taranıyor, gerekirse boğaz testi yapılıyor. Bu yapılan testlerle birlikte hastalık oluşmadan tespit ediliyor. Hastalık oluşmanın dışında boğazında  virüs olup da bunu mümkün olabildiğince kişilere yaymadan önce sahada yakalanıyor” diye konuştu.

MASKE HER ZAMAN TEMASI ENGELLEYECEKTİR
Süper bulaştırıcı kavramına değini Şener, “Süper bulaştırıcı dediğimi kavram bilimsel literatür içinde çok iyi tanımlanmış bir kavram değil.  Bunun beraberinde şunu biliyoruz ki;  özellikle 20 yaşında altındaki  yada 20 ile 40 yaşındaki grupta boğazında bu virüs varken hiçbir bulgu olmayabiliyor. Boğazda yanma, batma,  herhangi bir ateş, solunum sıkıntısı olmuyor. Bu hasta grubu bulaştırıcı grup. Bu grubu yakalamak filyasyonla mümkün oluyor. Çünkü bu hasta grubunun yüzde 80’lik kısmı hastaneye gitmiyor. Hastaneye gitmediği için bu virüsü farkına varmadan etrafına yayıyorlar. Bu riski yönetme anlamında en önemlisi maske iğle dolaşmak. Çünkü maske her zaman teması engelleyecektir. Solunum izolasyonu dediğimiz kavramın üstünde durmak, sosyal mesafeyi korumak gerekiyor. Siz kendiniz farkında olmadan hasta olabilirsiniz veya virüs boğazınızda olabilir. Bunu bulaştırıcılığını yaygınlığını kesmek bizim elimizde” dedi.

BEN YAZ DÖNEMİNİN SIKINTILI OLACAĞINI DÜŞÜNMEYENLERDENİM
Normalleşme sürecine değinen Şener, “Şuanda ne kadar uygun bir şekilde bu şartlara erken bir şekilde adapte olursak, maske, sosyal mesafe, el hijyeni ne kadar erken adapte olursak o kadar rahat bir yaz geçireceğiz. Ben yaz döneminin sıkıntılı olacağını düşünmeyenlerdenim. Bir diğer grupta var bu hastalığın yaz döneminde yaygın görüleceğini düşünüyor. Ben açıkçası yaz döneminde Türkiye’nin Kovid-19 vakalarının olgu sayısının ciddi oranda azalacağını, çünkü bu virüsün hem sıcaklıktan hem de nem oranında ciddi oranda etkilenen bir virüs olduğunu düşünenlerdenim. Yaz döneminde normalleşme anlamında kalabalık yerlerde, eğlence mekanlarında rahatlıkla eğlenebileceğiz anlamına gelmiyor. Yine yaz döneminde kalabalık plajlarda hiçbir el hijyeni uygulamadan, sosyal mesafeye dikkat etmeden iç içe olabileceğiz demek değil. Bu yaz döneminin gerçek bir normalleşme  süreci olabileceğini düşünmememiz lazım. Bu normalleşme süreci önlemlerin gevşemesi ama önlemlerin yine devam ettirmek zorundayız. Çünkü bundan sonraki periyotta ikinci dalga dediğimiz Kasım ayında dünyanın beklediği, Türkiye’de de olabilecek olan dalgaya hazırlık  yapmamız lazım. Virüs yükümüzü azaltmamız lazım. Çünkü  yaz döneminde dolaşan virüs yükünü ne kadar az tutarsak, ne kadar az virüs aramızda dolaşırsa kış ayında da o kadar az olgu ile karşılaşacağız” diye konuştu.

Muzaffer Cirtel