Bozcaada açıklarında 21 yıl önce çarpışma sonucu batan Yunan bayraklı konteyner gemisi Pelmariner’den bölgeye yıllardır zehir saçıldığı iddia ediliyor. Gemi bölgede yaşayan vatandaşları endişelendirmeye başlarken, Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclisi Sarıçay Çalışma Grubu Kolaylaştırıcısı Ali Kamalı tarafından Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi ‘ne (CİMER) şikayet edildi.  Çevre dernekleri de geminin battığı yerde zehir sızdırma ihtimaline karşı bir an önce araştırma ve inceleme yapılmasını istiyor.
 
Bozcaada yakınlarında, Yunan bayraklı, 39.820 GRT Pelmariner isimli konteyner gemisi, 26 Temmuz 1999 tarihinde bir gemiyle çarpıştı. Çarpışma sonucu gemi bir süre sonra su alarak 49 m derinlikteki deniz dibine battı.  Kaza sonrasında fuel oil ve mazot denize yayılarak Bozcaada Sahil'inde ciddi bir deniz kirliliğine neden olmuştu. Ayrıca, kargo konteynerleri, 100 kilometre karelik bir alanda deniz dibine yayıldı. Bu olaydan sonra bölgede ciddi bir deniz kirliliği oluştu. Çevre kirliliğinin temizlenmesi, enkazdan yakıtın alınması, konteynerlerin deniz tabanından toplanması ve bertaraf edilme çalışması başlatıldı.
Kazadan sonra bölgenin temizlenmesi için çalışma başlatıldı. Çevre kirliliği açısından ciddi bir tehlike oluşturan 200 ton fuel oil yakıt, dalgıçlarımızın da katıldığı çalışmalarla, 49 m derinlikte batmış olarak bulunan geminin tanklarından boşaltılarak Tuzla’ya götürüldü. Kaza sırasında geminin güvertesinde yüklü bulunan konteynerler çevreye dağılmıştı ve bunların bir bölümü batmıştı bir bölümü de yüzerek Bozcaada’nın batı sahillerinde karaya vurmuştu. Batan konteynerlerin yerini tespit etmek üzere 100 kilometre karelik alanda deniz tabanında side scan sonar cihazı ile araştırma yapıldı ve konteynerler çıkarıldı. Çalışmalar 2 Şubat 2000 tarihinde bitirilirken batan konteynerlerin tamamının temizlenip temizlenmediği ise bilinmiyor. Kumun altına giren konyetnırların kaldığı iddia edilmişti daha sonra.
 
CUMHURBAŞKANLIĞI’NA ŞİKAYET EDİLDİ
Batan geminin zehir saçtığı yıllardır konuşuluyor. Zaman zaman gündeme gelen bu olaya çevreciler de el attı. Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclisi Sarıçay Çalışma Grubu Kolaylaştırıcısı Ali Kamalı vatandaşlardan gelen şikayetler üzerine harekete geçerek olayı Cumhurbaşkanlığı’na taşıdı. Kamalı CİMER’e gönderdiği şikayet dilekçesinde şu sözlere yer verdi; “26.07.1999 tarihinde Bozcada açıklarında (4 mil) batan Ayni Armatöre ait Yunan bayraklı gemilerden (Pelmariner) isimli gemi batmıştır.  Batan geminin yükü beyaz eşya ve motor blok parçaları olmasına rağmen gemide Radyoaktif maddelerinin olduğu ve üzerindeki konteynerlerde işaretinin olduğu dalgıç arkadaşlarla kanıtlanmıştır.
O dönem Geyikli Sahilinde açılan yazlık işletmelerinde yapılan araştırmada sahilde ve deniz kenarları Radyoaktif kalıntısına rastlanmıştır. Nedense kaynağın nereden geldiği araştırılmamıştır. Sahte raporlarla olay ört bas edilmiştir. O tarihten beri gemi çürüyerek Radyoaktif dağıtması halinde radyasyon Ege ve Marmaray ve sahillerimize zarar verecektir. O dönemde bilgisi olup da Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarını aldatanları cezalandırılması ve önümüzdeki günlerde olabilecek doğa felaketinin
önlenmesini arz ederim.”

ÇEVRE DERNEKLERİ DE EL ATTI
Olayın bir kez daha Çanakkale gündemine gelmesinden dolayı Çanakkale Çevre ve Doğa Dernekleri Federasyonu da harekete geçti. Federasyon Başkanı Nami Tonka, Çanakkale bu anlamda bir nükleer bir serpintinin bir facianın eşiğinde karşı karşıya kalabileceğini söyledi. Tonka şu açıklamalarda bulundu; “Yakın dönemde Çanakkale çevresiyle ilgili doğasıyla ilgili birçok çalışma yapıyoruz. Bu çalışmalarda ağırlıklı olarak morfolojinin değiştiğini yani Çanakkale’nin toprak yüzeyinin değiştiğini görüyoruz. Suyla ilgili kirlilikleri görüyoruz. Tarım arazilerinin konuta açıldığını görüyoruz. Yoğun bir şekilde ağaç kesimin olduğunu görüyoruz. Orman zenginliği açısından daha önce toprakların yüzde 54’ü ama şimdi yüzde  54 oranın altına gittiğimizi görüyoruz. Çanakkale yoğun bir çevre saldırısına maruz kalmaktadır. Çanakkale’nin hem dağını hem de taşını, topraklarını sorguladığımız gibi denizini de sorguluyoruz. Çanakkale Boğazı’nda yakalık 50 kadar batık var. Bu birinci dünya savaşında olduğu gibi yük gemileri de batmış durumda. Gene boğazda Çanakkale savaşları sırasında Morta Koyu’nda Goliat, Teke koyunda Majestik, Kabatepe açıklarında Triump gemileri batmış durumda. Yine gittiğimiz Suvla Koyunda gemiler batmış durumda. Tabi batıklarla ilgili yapmış olduğumuz çalışmalar sırasında 20 Ocak 1918 tarihinde Gökçeada ile Bozcada arasında Midilli gemimizin batığını biliyoruz.
Bu çalışmalar devam ederken, yakın bir dönemde yani 26 Temmuz 1999 tarihinde Bozcada açıklarına Yunanlılara ait yine aynı armatör olmak üzere iki gemi çarpışıyor. Bu çarpışma sonucunda Yunanlıların bir gemisinin batığını görüyoruz. Bu normal sıradan bir batık olarak görülebilir. Bu geminin yükleri beyaz eşyalar varmış beyaz eşyalar gemi battıktan sonra konteynerlerin bir kısmı suda yüzüyor, bir kısmı sağa sola dağılıyor. Bir kısmı da kıyıya vuruyor. Gemi battıktan sonra da normal depolarında yakıt tanklarında 200 ton civarında yakıt varmış. Bu yakıtlar boşaltmak için çalışmalar yapılmış ama bir kirlilik Bozcaada’ya gelmiş.
Buraya kadar bunlar normal bu geminin normalde konteynerle ilgili malzemelerinin alt bölgesinde ise aynı şirketin gemileri açık denizde ne hikmetse birbirlerine denk geliyorlar. İçinde radyoaktif atıkların olmuş olduğu gemi batıyor diğer gemiye bir şey olmuyor. Bu geminin Avrupa’nın radyoaktif maddelerini taşıyan ve bunların imhası için çalışma yapıldığını araştırmalarımızda gördük. Bu geminin Bozcaada’nın 4 mil açıklarında ve Türk karasularının içinde kasıtlı şekilde batırıldığı kanaatindeyiz. Burada radyoaktif ilgili unsurlarla ilgili daha sonra şikayetler olmuş. Bu şikayetler sonucunda hatta basında gündeme gelmesi için çalışmalar yapışılmış ama ne yazık ki basın bu konun üzerine gidememiş.
Biz gazetecilik görevi açısında da Çevre Doğa Dernekleri Federasyonu olarak ta bu işin üzerine gitmeye karar verdik. Sonunda gördük ki geminin ambarlarında nükleer atık olduğunu radyasyona yönelik bir çalışmanın olduğunu da tespit ettik. Bununda bir an evvel ortadan kaldırılması ile bir araya şikayetler olmuş.

İstanbul’dan bir şirket gelerek nükleer atıkların olduğu yeri özel kıyafetlerle ambarları dışarıya sızıntı vermemesi için deniz içinde kaynak yapılarak kapatıldığını öğrendik. Bu Çanakkale’nin sahillerini vurmuş bir mayın gibi aradan yıllar geçtikten sonra bunun kapaklarının çözülmeyeceğini ve o sızıntının olmayacağını düşünmek mümkün değildir.
Çanakkale bu anlamda bir nükleer bir serpintinin bir facianın eşiğinde karşı karşıya kalabilir. Bu yüzden de biz devlet yetkiliklerinden bu geminin ambarlarının kontrol edilmesini ve bunu yapan görevlilerinde kılık kıyafetlerinin kendini koruyacak şekilde olmasını salık veriyoruz. Bu konuda zararsız bir unsur olup olmadığını zararlı olacaksa da bunun buradan kaldırılarak ait olduğu Yunanistan’a verilmesi ve temizlenmiş olmasının talep ediyoruz. Çanakkale’yi gelecekte bir faciayla baş başa kalmaması için böyle bir uygulamanın yapılmasını talep ediyoruz. “

Mehmet Kuzey