Spinal kolon (omurga), 24 adet omur kemiğinden meydana gelir ve içerisinde omurilik adı verilen merkezi sinir sistemi yapısı yer alır. Omurganın çevresinde bulunan kaslar sırt ve belin desteklenmesini ve hareket etme işlevini yerine getirmesini sağlar. Omurilikten tüm vücuda dağılan sinirler vücudun diğer bölümleri ile beyin arasındaki iletişimden sorumludur.

 

Omurga 4 ayrı bölümde incelenir. Boyun kısmı servikal, gövde kısmı torasik, bel bölgesi lumbar ve kuyruk sokumunun olduğu bölge sakral omurga olarak isimlendirilir. Bel bölgesindeki vertebralar yukarıdan aşağıya doğru 5 adettir ve isimlendirilmesi L1’den başlayarak L5’te sonlanır. Omurgayı oluşturan omur (vertebra) kemikleri arasında bulunan intervertebral diskler bu kemiklerin arasını doldurur.

 

İntervertebral diskler nükleus pulpozus, anulus fibrozus ve kemik arasındaki kıkırdak yapılardan meydana gelir. Nükleus pulpozus, jel yapısında bir materyaldir ve içeriğinin yaklaşık olarak %80’i sudan meydana gelir. Bu yapının geri kalan kısmını ise tip 2 kolajen ve proteoglikanlar oluşturur. Anulus fibrozus, nükleus pulpozusun etrafını saran halka şeklinde bir yapıdır. Oldukça organize şekilde bir araya gelmiş bağ doku elemanlarından oluşan bu yapının hasarlanması içerisindeki nükleus pulpozus maddesinin fıtıklaşması ile sonuçlanabilir.

 

Bel fıtığı, bel bölgesinde bulunan omurların arasındaki diskin yırtılarak, sinirleri sıkıştırması olarak ifade edilebilir. Bu durum genellikle şiddetli bel ağrısı ve bacağa yayılan ağrının ortaya çıkmasına neden olur. Fıtıklaşma omurganın herhangi bir düzeyinde meydana gelebilir.

 

Diskin fıtıklaşmasının altında yatan temel patoloji arka kısmında yer alan halka şeklindeki bağ yapısının yırtılması ve içerisindeki yapının bu açıklıktan kanal içine doğru hareket etmesidir. Bu yaşlanma ile birlikte meydana gelen bir durumdur. Bazı ani hareketler ve zorlamalar da bel fıtığına yol açabilir. Özellikle ağır kaldırmak bel omurları üzerinde büyük bir baskı meydana getirebilir ve bu durum sonucunda fıtıklaşma oluşabileceği için dikkatli olunmalıdır.

 

Bel Fıtığı Belirtileri Nelerdir?

Bel fıtığı belirtileri arasında başlıca bel, bacak ağrısı, ayaklarda uyuşma, yürümede zorluk şikâyetleri yer alır ve hastalar genellikle bu belirtiler ile uzmana başvurur. Hastalığın oluş mekanizmasına göre belirtiler değişiklik gösterebilir. Sıklıkla, önce belde zorlayıcı bir hareket sonucu omurganın arkasında ve kıkırdak yapının önünde duran bağ dokusu yırtılır. İlk aşamada hasta sadece bel ağrısı hisseder. Bir süre sonra yırtılan bağın olduğu yerden kıkırdak doku, sinirlerin olduğu kanala taşar ve sinirleri sıkıştırması sonucu ağrının bacaklara yayılması meydana gelebilir.

 

Hastalarımızın merak ettikleri ''Bel fıtığı belde niye ağrı yapmaz?'' sorusunun nedeni budur. Sıkışan sinir uç noktasında, yani gittiği yerde ağrıyı hissettirir. Aynı şekilde bacak ve ayakta uyuşma ve yanma şikâyetlerine neden olur. Daha ileri aşamalarda ayaklarda güçsüzlük oluşabilir. Hasta, daha ileri durumlarda kauda equina sendromu adı verilen bir problemin gelişmesini takiben idrar ve dışkı tutamama, cinsel fonksiyonların yitirilmesi ile de karşılaşabilir.

 

Kauda equina latince at kuyruğu anlamına gelir ve omuriliğin kalça hizasından itibaren aşağıya inen kısmını ifade eder. Nadir de olsa fıtıklaşan diskin spinal kanalın tamamını kapsayacak şekilde baskı yapması halinde cauda equinayı oluşturan sinir lifleri de etkilenebilir. Bu durumda acil cerrahi müdahale ile ileri zamanlarda oluşabilecek felç ya da güçsüzlük gibi durumların önüne geçmek gerekli olabilir.

 

Bütün bu sayılanlar yavaş yavaş oluşabileceği gibi birkaç saat içinde son aşamaya kadar gelebilir.

 

Diskin rüptüre (yırtılması) olması sonucunda ciddi bel ağrısı da meydana gelebilir. Bu bel ağrısına neden olabilecek diğer durumlar arasında bu bölgedeki kas, tendon ve ligament gibi bağ doku elemanlarının zorlanması yer alır. Adele problemleri ile bel fıtığında oluşan ağrının ayrımında ağrının bacağa yayılımı ya da güç kaybı gibi diğer sinir kaynaklı belirtiler göz önüne alınır.

 

Omurgada fıtık gelişimi sonrasında ortaya çıkabilecek belirtiler şu şekilde özetlenebilir:

 

Genellikle vücudun bir bölgesinde hissedilen ağrı ve uyuşukluk hissi

Bacaklara yayılan ağrı

Ağrının geceleri kötüleşmesi

Ağrının hareketler ile kötüleşmesi

Kısa mesafeli yürüyüşlerde bile ağrı ortaya çıkması

Başka bir sebeple açıklanamayan kas güçsüzlüğü

Etkilenen bölge üzerinde kaşınma, karıncalanma ve yanma gibi duyu problemlerinin oluşması

Bu belirtiler hastaların çeşitli özelliklerine göre değişkenlik gösterebilir. Bu belirtilere sahip olmanız halinde sağlık kuruluşlarına başvurarak uzman hekimlerden yardım almanız önerilir.

 

 

 

Bel Fıtığı Risk Faktörleri Nelerdir?

Bel fıtığı, çalışma hayatında işgücü kaybına neden olan hastalıklar arasında başta gelen sağlık problemlerindendir. Bu hastalığı yaşayan kişilerin iş gücü kaybı bazen 6 aya kadar uzayabilir. Bel fıtığına yakalanma oranı bazı meslek gruplarında daha fazla görülür. Özellikle ağır yük taşıma (bedene yük bindiren), uzun süre otomobil kullanma ve masa başında sürekli oturma gerektiren mesleklerde bel fıtığı oranı oldukça yüksektir.

 

Toplumun %85'i hayatının belli bir döneminde bel ağrısı yaşayabilir. Bu kişilerde görülen bel ağrısı, altta yatan patolojinin hafif düzeyde olması halinde tedavi alsa da almasa da 6 haftalık bir süre içerisinde kendiliğinden gerileme gösterebilir.

 

Erkek-kadın arasında hastalığa yakalanma oranı incelendiğinde erkeklerin bel fıtığına yakalanma riskinin kadınlara göre iki kat yüksek olduğu görülebilir. Fakat hamilelikte, özellikle aşırı kilo alınması sonucu bel omurlarındaki basınç artarak, bel fıtığına yakalanma riski yükselir.

 

Bu da göstermektedir ki şişmanlık (obezite) bel fıtığına yakalanmada önemli bir faktördür. Şişmanlarda hastalık daha yüksek oranda tespit edilir ve tedavisi de daha zor olarak gerçekleştirilir. Aynı zamanda sigara içilmesinin de bel fıtığına olumsuz bir etkisi olduğu kabul edilir.

 

Bazı hastalarda bel fıtığı probleminin diğer aile bireylerini de etkilediği tespit edilebilir. Bu durumun nedeninin omurganın o bölgesinde fıtıklaşmaya yatkınlığı arttırıcı etki gösteren genlerin olabileceğini düşündürür.

 

Bel Fıtığı Teşhisi Nasıl Konur?

Hastalığın tanısında; klinik muayene bulgularının yanı sıra röntgen, MRI (Manyetik Rezonans), CT (Bilgisayarlı Tomografi) sıklıkla kullanılır. EMG dediğimiz sinirlerin elektro fizyolojik tetkiki gerekebilir. Tüm tetkik ve bulgular sonucunda ortaya çıkan tablo kişinin bel fıtığı hastası olup olmadığını ortaya koymaya yardımcı olur.

 

Bel fıtığı şikayetleri ile sağlık kuruluşlarına başvuran hastalara tanısal yaklaşım, ayrıntılı bir tıbbi öykü alımı ve fizik muayene ile başlar. Fizik muayene sırasında hastanın yansıyan ağrısının olması, bel ağrısı, bel bölgesinden çıkan sinirlerin bulunduğu alanlar ile ilgili his kaybı tariflemesi, zorlayıcı hareketler veya öksürme ve hapşırma sonrasında hastanın şikayetlerinin kötüleşmesi, bel fıtığı tanısına yönlendirici bulgular arasında yer alır.

 

Hekim hastanın tıbbi öyküsünü alırken daha önce geçirilen ameliyat ve tedaviler, düzenli olarak kullandığı ilaçlar, idrar veya gaita kaçırma, daha önce kanser tanısı alıp almadığı, iltihabi herhangi bir durumunun mevcut olup olmadığı, sistemik bir bulaşıcı hastalık varlığı ve bağışıklık yetmezliği gibi durumları sorgulayabilir.

 

Ani başlangıçlı bel fıtığı şikayetleri bulunan kişilerin yaklaşık olarak %90’ında belirtiler 6 hafta içerisinde gerileme gösterebilir. Tanısal girişimlere hemen başlanması ve müdahale edilmesi gerekilen kişiler özellikle alarm bulguları adı verilen bir takım belirtilerin oluştuğu hasta grubudur. Ateş, gece terlemesi, açıklanamayan kilo kaybı, iştahsızlık, aşırı düzeyde ağrı ve omurganın sırttaki çıkıntılarında aşırı düzeyde hassasiyet tespit edilmesi halinde ileri araştırmalar gereklidir.

 

Altta yatan durumun bir enfeksiyon ya da malignite (kanser) rahatsızlığı olabileceğinin dışlanmasında laboratuvar testleri fayda sağlayabilir. Eritrosit sedimantasyon hızı (ESR) ve C-reaktif protein (CRP) düzeyleri bu kapsamda incelenebilecek biyokimyasal markerlar arasında yer alır. Tam kan sayımı sonuçları da bu hastalıkların ekarte edilmesinde fayda sağlayabilir.

 

Bel grafileri (x-ray), bel ağrısı şikayeti ile sağlık kuruluşlarına başvuran hastalarda kullanılabilecek ilk radyolojik görüntüleme yöntemidir. Genel olarak bu filmlerin çekilmesi 3 yönden gerçekleştirilir ve bel grafileri sayesinde hastanın omurlarının dizilimi, olası kırıklar ve dejeneratif değişiklikler tespit edilebilir.

 

Omurganın kemik yapısının incelenmesindeki en duyarlı tetkik bilgisayarlı tomografidir (CT). Tomografi görüntüleri sayesinde kalsifiye olmuş ya da fıtıklaşmış diskler tespit edilebilir.

 

Bir diğer radyolojik görüntüleme yöntemi olan manyetik rezonans görüntüleme (MRI), bel fıtığından şüphelenilen hastalarda altın standart tanı aracı olarak kabul edilir. Tanısal doğruluğu yaklaşık olarak %97 olan bu işlem, yumuşak dokuyu da ayrıntılı olarak görüntüleyebilmesi nedeniyle oldukça duyarlıdır.

 

 

Bel Fıtığı Tedavisi Nasıl Yapılır?

Bacaklarda oluşan ileri güç kaybı, idrar, dışkı tutamama ve cinsel fonksiyonların yitirilmesi ile karşılaşılan durumlarda acil cerrahi tedavisine başvurulur.

 

Ameliyat, güçlü ağrı kesici ilaçlara dahi cevap vermeyen hastalarda uygulanabilir. Üç hafta süreyle ilaç, istirahat ve fizik tedaviye cevap vermeyenlerde cerrahi tedavi için tekrar değerlendirme yapılması gerekebilir.

 

Bel fıtığı belirtileri ile sağlık kuruluşlarına başvuran hastaların tercihlerine ve rahatsızlıklarının özelliklerine göre tedavi planlamasında ilaç tedavisi ya da cerrahi tedavi tercih edilebilir. İlaç tedavisinde hastaların ağrı kontrolünün sağlanması hedeflenir. Bu amaç doğrultusunda ilk olarak non steroidal antiinflamatuvar ilaçlar ile başlanan tedavide gerekli durumlarda opioidler gibi daha güçlü ağrı kesicilere geçilebilir.

 

İlaç tedavisinden fayda görmeyen ya da bel fıtığının altta yatan nedeninin omurga ile ilgili operasyonla düzeltilmesi gereken mekanik problemler tespit edilmesi halinde hekimler tarafından bel fıtığının tedavisinde cerrahi müdahaleye başvurulabilir.

 

Cerrahi tedavi öncesinde ortopedi ya da beyin cerrahisi uzman hekimleri tarafından x-ray, CT, MRI ve EMG çalışmaları tekrarlanabilir. Bu tetkikler sayesinde hekimler hastaya en uygun olan cerrahi planlamasını gerçekleştirebilirler. Hastanın yaşı, fıtıklaşmanın hangi bölgede olduğu ve hastanın genel sağlık durumu ameliyat planlamasında etkili olan diğer faktörler arasında yer alır.

 

Bel fıtığı tedavisi kapsamında uygulanan çeşitli cerrahi girişimler mevcuttur:

 

Laminektomi

Bu operasyonda operatör hekimler omurların yay yaptığı bölgeden (lamina) çıkan sinirler üzerindeki baskıyı kaldırmayı amaçlar. Küçük bir kesiden girilerek gerçekleştirilebilen bu ameliyatta hekimler mikroskop kullanımına da başvurabilirler. Gerekli durumlarda laminanın çıkarılması işlemi laminektomi olarak isimlendirilir.

 

Yapay Disk Cerrahisi

Yapay disk cerrahisi ameliyatı hasta genel anestezi altındayken gerçekleştirilir. Bu işlem genellikle bel bölgesindeki tek bir omur kaynaklı problem olduğunda tercih edilir. Hastanın artrit (eklem iltihabı) ya da osteoporoz (kemik erimesi) gibi rahatsızlıkları bulunması halinde birden fazla diskin etkilenmiş olma ihtimali yüksek olduğu için bu cerrahi türü tercih edilmeyebilir.

 

Bu operasyon karın bölgesindeki bir kesiden başlanır ve hastanın problemli diski çıkarılarak yerine plastik ya da metal içeriğe sahip yapay disk yerleştirilir. Operasyon sonrasında kişilerin birkaç gün süre ile hastanede müşahede altında tutulması gerekli olabilir.

 

Spinal füzyon uygulamaları

Genel anestezi altında gerçekleştirilen bir diğer bel fıtığı cerrahisi olan spinal füzyon uygulamalarında 2 veya daha fazla omur kemiği kalıcı olarak birbirine sabitlenir. Bu sabitleme işleminde hastanın başka bir bölgesinden alınan kemik greftleri kullanılır. Bu teknikte aynı zamanda füzyon yapılan bölgenin desteklenmesi için plak vida uygulamalarından destek alınabilir. Spinal füzyon cerrahisi sonrasında hastanın o omurga bölgesi tamamen sabitlenmiş olur. Operasyon sonrasında hastaların birkaç gün gözlem amacıyla hastanede kalması gereklidir.

 

Kaynak: www.medicalpark.com.tr