Yaz tatili değince Çanakkale'de akla ilk gelen yerlerden olan Bozcaada ve Gökçeada Ülkemizin, en batı ucu olan İnce Burun’un(İncir Burnu) da yer aldığı, yine ülkemizin  en büyük adası olan Gökçeada, şarabıyla ve soğuk deniziyle ünlü Bozcaada en çok ilgi gören iki ada.
Yazın her iki ada çok yoğun geçti. Adalara gitmek için feribot kuyruklarında uzun sıralar oluştu. Yaz tatili kısa olan Çanakkale’de yavaş yavaş tatilin sonlarına doğru yaklaşılıyor. Havaların biraz soğuması ve okulların açılması ile adada yoğunluk azalmaya başladı. Bir süre daha tatilcilerin geleceği adalarda daha sonra sessizliğe bürünecek.
 
BOZCAADA
 
Ünlü filozof Heredot'un ''Tanrı, insanlar uzun ömürlü olsunlar diye Bozcaada'yı yaratmış.'' dediği turistik ada, antik dönemlerden bugüne pek çok uygarlığı topraklarında barındırması dolayısıyla hem tarih ve kültür hem de deniz turizmi açısından önemli potansiyeli barındırıyor.
Külltür ve Turizm Bakanlığından turizm belgesi bulunan 5 tesisin 60 odada 126 yatakla hizmet verdiği Bozcaada, belediyeden işletme belgesi olan 53 tesis, 633 oda ve 1390 yatak ile de konuklarını ağırlıyor. Çeşitli büyüklükteki 139 pansiyon, 835 oda ve 1904 yatak kapasitesiyle hizmet sunuyor. Türkiye'nin en büyük adası konumundaki Gökçeada'da ise turizm belgeli 10 tesis, 186 oda ve 378 yatak kapasitesi bulunuyor.
Yaz aylarında rüzgar sörfü tutkunlarının mekanı haline gelen adada belediye belgeli 14 tesis, 266 oda ile 633 yatak, özellikle taş evlerde oluşturulan 26 pansiyon, 189 oda ile 459 yatak kapasitesi yer alıyor.

TÜRKİYE’NİN 3’ÜNCÜ BÜYÜK ADASI
Bozcaada (Yunanca: Tenedos), Türkiye'nin 3. büyük adası, bu ada üzerinde yer alan, Çanakkale iline bağlı ilçe. Adanın (ve ilçenin) yüzölçümü 40 km², anakaraya uzaklığı 6 km'dir. Resmi nüfusu 2.543 olup, kışları 1.000 civarına düşer, yazları ise 5.000'e çıkar. Şarap üretimi, balıkçılık ve özellikle 1990'lardan itibaren turizm başlıca iktisadi etkinliklerdir. Bozcaada, şaraplık üzümleri ve şaraplarıyla ünlüdür. Adanın büyük kısmı bağlarla kaplıdır. Az miktarda tahıl, baklagiller ve meyve yetiştirilir. Haziran 2000'de Batı Burnu civarında 10.2 MW gücünde 17 türbinden oluşan bir rüzgâr enerjisi santrali kurulmuştur. Kurulduğu tarih itibariyle adanın enerji ihtiyacının yaklaşık 30 kat fazlasını karşıladığından, karaya elektrik iletmektedir. Turizme zarar vermemek amacıyla santralin ürettiği elektrik yeraltı kablolarıyla aktarılmaktadır. Adada yetişen gelincik çiçeklerinden az miktarda üretilen şerbet ve reçeller daha çok turistlere satılır. Ayazma plajı, ince kumu ve uzunluğu nedeniyle önemlidir. Bunun dışında da çeşitli kumsallar vardır. 26-27 Temmuz tarihlerinde geleneksel bağbozumu şenlikleri yapılır. Bozcaada Kalesi ve kasabasının eski evleri de turistik açıdan ilgi çekicidir. Ada kıyıları balıklar için doğal bir sığınak ve üreme bölgesidir. Bu yüzden ada etrafında trolle avlanma yapılamaz. Amatör balıkçılar tarafından büyük rağbet görmektedir. Adada konaklamak için en ucuz ve yaygın imkân pansiyonlardır. Gerek Türk gerekse Rum mahallelerindeki tarihi evler adalı aileler tarafından turistlere kiralanır. Küçük oteller de vardır. Bozcaada'da yerleşim 14.yy'ın son yıllarında adanın tümüyle boşaltılmasıyla kesintiye uğramıştır. 15.yy'ın ortalarında ada Osmanlı yönetimine girdiğinde boş olduğu yönünde belgeler vardır. 20. yüzyıl başında nüfusun yarısından biraz fazlasını Rumlar oluştururken, bugün adada sadece 15 kadar Rum kalmıştır. Bu nüfus azalmasının nedeni olarak Rum azınlığın bir 'yıldırma' siyasetiyle kaçırıldığını öne sürenler vardır. Azınlığı yıldıran unsurlar arasında 6-7 Eylül Olayları, Kıbrıs Sorunu, toprakların düşük bedelle kamulaştırılması, Lozan Antlaşması'nda azınlıkların haklarının korunmasına ilişkin maddelere Türk hükümetlerinin uymaması, daha büyük bir Rum toplumu barındıran komşu Gökçeada'daki Rumların göç etmesi sayılmaktadır. Özellikle, Lozan Antlaşması'nın 14. maddesi uyarınca, adadaki güvenlik güçlerinin yerel halktan müteşekkil olması kuralına Türkiye'nin uymadığı iddia edilmektedir. Bu iddialara karşılık, Rumlar (belki kısmen) iktisadi nedenlerle göç etmiş olabilirler. Adadan ayrılan Rumlar Türkiye dışına göç etmiştir. Bu göç 1970'ten sonra hızlanmıştır. Adada faal durumda üç cami ve bir kilise bulunmaktadır. Ayrıca Türkiye'nin köyü olmayan tek ilçesidir. Bozcaada, Türkiye'nin köyü olmayan tek taşra (il merkezi dışı) ilçesidir. Adanın batı burnunda bulunan Polente deniz feneri ve rüzgar gülleri, enerji santralinin işletmeci kuruluşu tarafından 2007 yazında ziyarete kapatılmıştır. Sebep olarak ise rüzgar güllerine sprey boyayla yazı yazılması gösterilmiştir.  Daha sonra ziyaretçiler alternatif bir yolla Polente Fenerine giderek burada Gün Batımını seyretmekte hatta buraya Gün Batımı turları düzenlenmektedir.

ADA SOKAKLARI
Bozcaada’nın bir zamanlar ortasından geçen bir dere adada birlikte yaşayan Rum ve Türklerin mahallelerini ayıran doğal bir sınır görevi görüyormuş. Dere kaybolmuş olsa da mimari yapıdaki değişiklik sizlere Türk tarafında mı Rum tarafında mı olduğunuzu hissettiriyor. Kıvrımlı sokakları ve ahşap evleri ile kendini belli eden Türk tarafının karşısında bakımlı evleri ve yeşil ağırlıklı sokaklarıyla Rum kesimi bulunuyor. Eskilerde ağırlıklı olarak balıkçılıkla uğraşan ada; Arnavut kaldırımlı taş sokakları, dört mevsim dinmeyen rüzgarı ve rengarenk çiçekleri ile halen şirin bir balıklı kasabası görünümünü koruyor. Fotoğraf çekmeyi sevenleri cezbedecek denli güzel olan ada sokaklarında beyaz gözleri ve gri ensesi ile dikkat çeken küçük yapılı ve tiz sesli Bozcaada kargalarını da görebilirsiniz.

BOZCAADA KALESİ
Bozcaada’nin zengin geçmişinin bir nişanesi olan Bozcaada Kalesi, feribotla yaklaşırken sizi ilk selamlayan yapı oluyor. Fenikeliler, Cenevizliler ve Venedikliler tarafından da kullanılan kale, Türkiye’nin en iyi korunan kalesi olmasıyla da tanınıyor. Bugünkü haline Fatih Sultan Mehmet zamanında yıkıntılar üzerine inşa edilmesi ile ulaşan kale en çok zararı Osmanlı–Venedik arasında geçen mücadeleler sonunda almış. Köprülü Mehmed Paşa döneminden sonra büyük bir onarımdan geçmiş ve 2. Mahmut zamanında neredeyse yeniden inşa edilmiş. Bozcaada gezilecek yerler listesinde ilk sıralarda yer alan kale, festival zamanlarında konser mekanı olarak kullanılıyor. Geçmişte Bozcaada’da yaşayanlara güven verdiği gibi günümüzde de ziyaretçilerini kendine hayran bırakıyor.
ŞARAP FABRİKALARI
Şarapçılık geleneği çok eskilere dayanan Bozcaada’da şarap fabrikaları adanın vazgeçilmez yapıları arasında geliyor. Bozcaada’nın üç eski şarap üreticisinin fabrikaları ada merkezinde yer alıyor. Son yıllarda açılan fabrikalar ise ada merkezinin dışında bulunuyor. Haziran ayının son haftasında düzenlenen Şarap Tadım Günleri‘nde fabrikalara turlar düzenleniyor. Ayrıca yaz boyunca Talay, Corvus ve Amadeus şarap fabrikaları talep doğrultusunda şarap yapımı ve şarapla ilgili pek çok detay içeren bilgilendirici turlar tertipliyor. Enfes şarapları tadacağınız gezilerde geleneksel şarap yapımı hakkında pek çok bilgi de edinebilirsiniz.

AYAZMA MANASTIRI
Rum azize Aya Paraskevi adına yapılan Ayazma Manastırı; çift oluklu tarihi bir çeşme, 8 yaşlı çınar ağacı ve 2 tane tek katlı yapı ile birlikte adanın güney kısmında yer alan ayazma bölgesinde yer alıyor. Yunanca “hagiasme” kelimesinden gelen ayazma kutsal su anlamına geliyor. Türkiye’nin çoğu bölgesinde doğal su kaynaklarının bulunduğu bölgelere ayazma deniyor. Rum Ortodoks cemaatine ait olan manastır, 1734 yılında Manolaki Manolidis tarafından yaptırılmış. Sadece özel günlerde ibadete açık olan manastırın bahçesinde yer alan asırlık çınar ağaçları piknikseverlerin akınına uğruyor. Tarihi çeşmeden bir kez su içenin artık adalı olacağına dair bir inanış da bulunuyor. Manastırın alt kısmında ise bir dilek mağarası yer alıyor.

AYAZMA PLAJI
Poyraz zamanı denize girmek için tercih edebileceğiniz Ayazma Plajı turkuaz rengi denize eşlik eden incecik kumları ile büyüleyici bir güzellikte. Günübirlik tesislerin olduğu tek koy olan Ayazma Plajı, adanın en kalabalık ve popüler plajı olma özelliği de taşıyor. Yaz dönemi düzenli minibüs seferleri düzenlenen plajda deniz bisikleti, banana, hamburger ve jet ski kiralayan bir yer de bulunuyor. Ayrıca plajın etrafında yer alan salaş restoranlar öğle yemeklerinizi keyifli bir hale getirebilir. Dilerseniz restoranlarda lezzetli Bozcaada yemeklerini tadabilir, bir akşam birası ile keyif sürebilirsiniz.

AKVARYUM KOYU
Mermer Burnu olarak da geçen Akvaryum Koyu, Bozcaada müdavimlerinin yaz boyunca doldurduğu alanlardan biri. Koya günde tek bir minibüs seferi düzenleniyor ve poyraz zamanı tercih edilmesi tavsiye ediliyor. Mermerlerin üzerinde yürüyerek en uca kadar yürümeyi deneyebilir ya da şnorkelinizi takıp denizin çeşitliliği karşısında hayrete düşebilirsiniz.
 
 
               
EN BÜYÜK ADA: GÖKÇEADA
Ülkemizin, en batı ucu olan İnce Burun’un(İncir Burnu) da yer aldığı, yine ülkemizin  en büyük adası olan Gökçeada, Çanakkale iline bağlı bakir bir güzellik olarak karşımıza çıkar. Turizm açısından bölgenin bir başka tatil cenneti Bozcaada’nın  gerisinde kalsa da, gerek koyları, gerek tarihi ve gerekse de üzüm bağları ile güzellik açısından Bozcaada’dan geri kalır bir yanı yoktur. Aslında ilginin az olmasında en büyük etken ulaşımın zor olmasıydı diyebiliriz. Olmasıydı dedik zira artık Gökçeada Havalimanı sayesinde çok daha kolay ulaşılabilen bir adadır.
Adada yerleşimin Tarih öncesi devirlere kadar uzadığı sanılıyor ancak o dönemlere ait çok fazla kaynak yok. Antik dönemdeki adı Yunanca tanrı yiyeceği anlamına gelen Ambrosia kelimesinden türetilen (İmroz) İmbros’tur. Mitolojik kaynaklarda Truva Savaşlarında Truva Antik Kenti’nin Müttefikleri arasında olduğundan bahsedilmektedir.
 
Eski Çağ doğu-batı ticaret yolları üzerinde geçiş noktası diyebileceğimiz bu önemli ada tarih boyunca birçok milletin kontrolü altına girmiştir. Tıpkı Bozcaada gibi buranın da ilk sakinleri Pelasglar’dır. İstanbul’un savunması Çanakkale’den başlar düşüncesi ile 1456 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilene kadar; Atinalılar, Persliler, Büyük İskender öderliğindeki Makedonlar, Romalılar, Bizanslılar ve Cenevizliler gibi farklı farklı milletlerin arasında el değiştirmiştir . Balkan Savaş’ı sonucunda Yunanistan’ın eline geçen ada,1923 yılında Lozan’ın yürürlüğe girmesiyle Türkiye Cumhuriyeti topraklarına katılmıştır. Her yıl 22 Eylül tarihinde adanın Türkiye’ye bağlanışı kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır.

BİRBİRİNDEN GÜZEL PLAJLARIYLA GÖKÇEADA
Yüzyıllardır adada Türkler ve Rumlar birlikte yaşamaktadır. Son dönemde adadaki Rum nüfusu giderek azalmaktadır. Rumların önemli bir kısmı dönemler içinde adadan göç etmiş,  Tepeköy ve Zeytinliköy ‘de ikamet eden yaklaşık 200 kadar Rum kalmıştır. Her yıl Meryem Ananın ölüm yıldönümünü olarak kabul edilen 15 Ağustos günü “Panayia Bayramı” adında, anma törenleri yapılmaktadır. Zeytinliköy’de bulunan “Madam’ın Dibek Kahvesi” en ünlü mekanlarından birisidir. Normalde klasik dibek kahvesi olmasına rağmen mekanın etkisinden midir bilinmez ama damakta farklı bir tat bırakır. Adanın En önemli gelir kaynakları üzüm, zeytincilik, şarap üretimi ve turizmdir. Kalite olarak Gökçeada’nın üzüm bağlarının Bozcaada’nın bağlarından kalır yanı yoktur. Ancak pazarlama ve satış olarak epey gerisinde kalmıştır. Feribotun adaya yanaştığı  iskele Kaleköy’dür. Bu boş bölge ilk etapta hayal kırıklığı yaşamanıza neden olabilir ancak adanın asıl merkezi, buraya 5 km uzaklıktaki Çınarlı’dır. Aracınız olmasa bile buradan minibüs ile adanın her yerine kolayca ulaşabilirsiniz. Birbirinden güzel plajlara sahip Gökçeada’nın ön plana çıkan plajları Dereköy(pirpos) ve  Aydıncık(Kefalos) plajlarıdır. Turizmin çok gelişmiş olmaması ada için hem iyi hem kötü. İyi yanı kalabalıklar akın etmediği için hem sakin hem de doğal güzellik bozulmadan bu zamana kadar ulaşabilmiş. Doğal güzellik demişken Eskibademli Köyü manzara seyretmek için mükemmel bir yer. Gökçeada’ya değer katan bir başka unsur da  Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nin 2 tane yüksek okuludur. Bu okullar adaya hem hareket hem de ekonomik canlılık getirmiştir. ÇOMÜ Gökçeada Meslek Yüksek okulu ve ÇOMÜ Gökçeada Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulu bünyesinde bulunan birçok bölüm (balıkçılık teknoloji, gastronomi ve mutfak sanatları, organik tarım işletmeciliği, turizm işletmeciliği gibi) her yıl yüzlerce öğrencinin adaya gelmesini sağlıyor.
Türkiye’deki 11 sakin kentten biri olan Gökçeada dinginliği ve huzurlu atmosferi ile keyifli bir seyahat  deneyimi sunuyor. Tatiliniz boyunca organik kahvaltılar ve lezzetli deniz ürünleri ile birlikte damaklarınızı şenlendirecek tatlıları deneyebilir, asırlık çınar ağaçları altında çayınızı ve kahvenizi yudumlayabilirisiniz. Tertemiz havasıyla bolca oksijen depolayabileceğiniz Gökçeada’nın masmavi sularında yüzebilir, Türkiye’nin ilk ve tek sualtı milli parkında deniz canlılarını yakından görme işansı bulabilirsiniz. Yaz aylarında tekne turları ile bakir koyları keşfedebilir, Aydıncık Plajı’nda rüzgar sörfü ve kite surf deneyimi yaşayabilirsiniz. Bademli, Kaleköy, Zeytinliköy, Tepeköy’e uğrayarak köy sakinleri ile sohbet edebilirsiniz.
GÖKÇEADA RUM KÖYLERİ
 
Dereköy, Kale Köy, Tepeköy, Zeytinli, Eski Bademli adanın Rum köyleridir. Kentsel sit alanı olan bu köylerin mimari dokusu koruma altındadır. İlçe merkezine 3 km mesafedeki Zeytinli bir yamaca kurulmuştur. Adanın ünlü dibek kahvesinin sunulduğu kahvehaneler burada yer alır. Adanın en eski kilisesi Agios Georgios kiliseside buradadır. 4 km. uzaklıktaki Eskibademli’de ki Meryemana Kilisesi, çamaşırhane ve eski okul binası ilgi çekicidir. Yine ilçe merkezine 4 km. uzaklıktaki Kaleköy yazları ilçenin en hareketli mekanlarından biridir. Adını Bizans Dönemi kale kalıntılarından alır. Köyde, küçük kilise olarak bilinen Agios Nikolaos Kilisesi ve Agia Marina Kilisesi vardır. 10 km uzaklıktaki Tepeköy adanın en yüksekteki köyüdür. Panagia ve Agia Maria adıyla bilinen iki kilisesi vardır. 16 km uzaklıktaki Dereköy en büyük Rum köyüdür ancak evlerin çoğu boştur. Bir zamanlar köy kadınlarının çamaşırlarını birlikte yıkadıkları tarihi çamaşırhanesi ilgi çekicidir.

GÖKÇEADA AYDINCIK PLAJI 
Aydıncık (Kefaloz) Plajı Gökçeada'nın günübirlik tesisi olan tek plajı. Plaj 1200 mt. uzunluğunda altın rengi kumsaldan oluşuyor. Yazın adada en çok tercih edilen plaj burası. Plajda konaklama tesisleri bulunuyor. Hepsinde sabahtan akşama kadar yemek servisi bulunuyor. Çoğu kamp-pansiyon hizmeti ve özel sörf dersleri veriyor.  Son yıllarda özellikle Bulgar sörfcülerin Aydıncık Plajı'nı keşfetmeleriyle burası bir sörf merkezi olma yolunda ilerliyor.Dünyanın önemli rüzgar sörfü(windsurf) mekanlarından olan İzmir-Alaçatı'nın çok kalabalıklaşması sörfcüleri Gökçeada Aydıncık Plajı'na yöneltiyor.
Aydıncık Plajı hem doğal yapısı hem de tenha olması sebebiyle sörfcüler tarafından tercih ediliyor. Plaj güney kıyısında olmasına rağmen kuzeyden esen rüzgarları(meltem) hiçbir engel olmadan alıyor. Çünkü Kefaloz körfezinden esen kuzey rüzgarları Tuz Gölü'nün yüksek olmaması nedeniyle burada oluşan koridor etkisiyle de kuvvetlenerek engel tanımadan güneye esiyor. Bu da Aydıncık'da sörf için ideal, rüzgarlı ama dalgasız bir deniz oluşturuyor. Lodosta yani rüzgar güneyden estiğinde aynı olay aksi yönden gerçekleşiyor ve dalgasız denizde sörf yapmak isteyenler bu sefer Aydıncık'ın hemen bitişiğindeki Kefaloz koyuna yöneliyor.
Gökçeada'da rüzgar sörfü için elverişli gün sayısı 300. Plajdaki tesisler aynı zamanda bir surf club olarak hizmet veriyor. Özellikle Bulgar sörfcüler malzemelerini yıl boyunca buralarda saklıyorlar. Yeni başlayanlar için özel dersler veriliyor. Profesyoneller de malzeme kiralamak ya da satın almak için faydalanabiliyor.
 
GÖKÇEADA YILDIZKOY
Yıldızkoy adanın kuzey kıyılarından denize girilebilecek neredeyse tek koy... Adada hakim rüzgar kuzeyden olduğu için burası genelde esintili. Ama kuzey rüzgarının hafiflediği ya da güneyden estiği bir güne denk gelirseniz Yıldızkoy 'da deniz süt liman oluyor. Yıldızkoy, Gökçeada Sualtı Milli Parkı'nın içinde yer alıyor. Parkın karadan denize girilebilecek tek koyu burası. Deniz florası ve faunası koruma altında olan bölgede şnorkelle yüzerek zengin sualtını seyretmek ayrı bir zevk olacaktır. Arabayla koya kadar varmanız mümkün. Koyun içinde onarılmış eski bir şapel de var. Koyda kafe hizmeti alabileceğiniz iki tesis bulunuyor. Bunlar aynı zamanda şemsiye ve şezlong da kiralıyorlar. Taşlık olan denize rahat girmek için her yaz denize plastik bir iskele de kuruluyor. Yıldızkoy'da ilginç kaya oluşumları bulunuyor. Bu kayaların üzerinde uzanıp güneşlenmek sonra denize inen merdivenlerden havuza girer gibi akvaryum gibi sulara dalmak çok keyifli.  Koyun sağ kısmında yukarı doğru çıkan patika yoldan yürüyerek devam ederseniz sualtı parkının içindeki diğer koylardan Mavi Koyu da görebilirsiniz. Yıldızkoy'a yakın konaklamak isteyenler koydaki camping tesisini, Yeni Bademli Köyü ya da Kaleköy'deki konaklama yerlerini tercih edebilir. Bu köylerden yürüyerek kolayca koya ulaşabilirsiniz.
 
Turgut Engin