Çanakkale İl Müftülüğü Ramazan ayı boyunca ‘Ramazan Sözlüğü’ adlı bir programı hayata geçirdi. Canlı olarak gerçekleşen programda İl Müftüsü Şükrü Kabukçu her gün farklı bir dini kelime hakkında bilgilendirme yapıyor. Müftü Kabukçu, geçtiğimiz gün ‘Fidye’ konusunu anlatarak vatandaşları bilgilendirdi.

Çanakkale İl Müftüsü Şükrü Kabukçu, Ramazan ayı boyunca her gün gerçekleştirildiği Ramazan Sözlüğü programında, ‘fidye’ konusunu işledi. Kabukçu, fidyeyi kimlerin ödemesi ve ödememesi gerektiği konular ile ilgili bilgi verdi. Çanakkale İl Müftülüğü tarafından Ramazan ayı boyunca düzenlenen ‘Ramazan Sözlüğü’ canlı yayın programında  ‘Fidye’ konusunu işleyen İl Müftüsü Şükrü Kabukçu, “Fidye, esaretten kurtulmak için veya yerine getirilmeyen yahut kusurlu olarak eda edilen bazı ibadetlerin telafisi amacıyla ödenen bedel anlamındadır. Fıkıh terimi olarak; düşman elindeki esiri kurtarmak için ödenen bedeli, ayrıca başta oruç olmak üzere bazı ibadetlerin eda edilememesi ya da edası sırasında birtakım kusurların işlenmesi halinde yerine getirilmesi gereken dini mali yükümlülüğü ifade eder” dedi.  

‘’ORUÇ TUTMAYA GÜCÜ YETENLERİN FİDYE ÖDEMESİ ARTIK CAİZ DEĞİL’’
Kabukçu, “Bir grup sahabe,  Bakara Suresi’ndeki, ‘Sizden Ramazan ayına yetişenler o ayda oruç tutsun’ mealindeki ayet nazir oluncaya kadar,  dileyenin oruç tuttuğunu dileyenin de fidye verdiğini, bu ayet inince gücü yeten kimseler hakkında fidye hükmünün kaldırılıp, yalnız hasta ve yaşlılar için bir ruhsat kavramı olarak kaldığını belirtirler. Oruç fidyesi ile ilgili olarak, Bakara Suresi’ndeki 184’teki ayette, oruç tutmakta güçlük çekenlere, zorlukla güç yetirenlere veya güç yetiremeyenlere, bir fakir doyumu kadar fidye gerekir şeklinde anlaşılmış, 185. Ayetteki, ‘sizden Ramazan ayına yetişenler, o ay oruç tutsun hükmü ile oruç tutmaya gücü yetenlerin fidye ödemesi artık caiz olmadığı konusunda görüş birliğine varılmıştır” ifadelerini kullandı.

‘’TUTULMAYAN GÜN SAYISIYLA FİDYE ÖDENİR’’
“Hz. Peygamberin ve ashabının uygulaması da bu yönde olmuştur’’ diyen Kabukçu, ‘’İslam alimlerinin ortak kabulüne göre, iki husus; ihtiyarlık ve şifa ümidi kalmamış hastalık sebebiyle oruç tutamayan kimse, kaza etmesi mümkün olmadığı için tutamadığı gün sayısıyla fidye öder” diyen Kabukçu, “Artık yaş kemale ermiş, artık bedenen oruç tutmaya gücü kalmamış veya hastalık sebebiyle uzman hekimlerin, artık ömrünüzün sonuna kadar oruç tutmanız sizin sağlığınızı tehlikeli demesi halinde, böyle kardeşlerimiz oruç tutmayıp imkanı varsa fidye öderler” dedi.

‘’FAKİRLERE VERİLECEK”
Fidye ödeme hakkında konuşan Kabukçu,  “ Bir kimse fakir, yaşlılık sebebi ile oruç tutamıyor ve soruyorlar; ‘Ben fidye ödemesem günahı var mıdır?’. Allah hiç kimseye gücünün üzerinde yük yüklemez. Bu itibarla bir kardeşimiz fidye ödediğinde ekonomik olarak zora düşecek ise, en genel ölçü olarak, bu kardeşimiz tabi ki fidye ödemekle yükümlü değildir. Fidye ödeyecek olan kişi, hem hastalık veya yaşlılık sebebiyle oruç tutamayacak, bir de mali imkanı olacak. Bu durumda olan kardeşlerimiz fidye ödeyecekler. Bunların ödeyeceği fidye miktarı, her gün için bir sadaka-ı fıtr ölçüdür. Ben bu sene kaç para kendim için sadak-ı fıtr tayin ettiysem ki 28 liradan aşağı olamaz. Kendim için 50 lira tayin ettiysem ve artık hastalık sebebi ile oruç tutamayacaksam 30 çarpı 50 lira fidye vermek durumundayım. Fidye vereceğimiz yer de, zekat ve sadak-ı fıtr almaya hak sahibi olan yani fakirlere verilecek” diye anlattı.  

“MALININ 3’TE BİRİ İLEN FİDYESİ ÖDENİR”
Sözlerine devam eden Kabukçu, “Bu durumdaki kimsenin fidye ödemesi, Fakihlerin birçoğuna göre vacip, ödemesi zorunlu; ama Maliki mezhebinde müstehapmış. Kazaya kalmış oruçların borcunu ödemeden ölen kimsenin eğer vasiyeti var ise malının 3’te biri ilen fidyesi ödenir. Bir yakınımın, hayatta iken tutamadığı oruç var, bir engeli de yoktu ama oruç tutamadı ve vefat etti. Eğer vefatından önce vasiyeti varsa ve mal da bıraktıysa bizim bunun fidyesini ödememiz mecburdur. Ama vasiyet, yoksa bizim tavsiyemiz mirasçıların ve evlatlarının fidye ödemesinin ölen kişinin lehine olacağını düşünürüz” şeklinde belirtti.

 “BİR KISMINI NAKDİ OLARAK VERMELERİNİ TAVSİYE EDİYORUZ”
Müftü Kabukçu, fidye miktarları hakkında konuşarak,  “Ayette geçen bir fakirin doyumu, ifadesinden hareketle; bir kişiyi bir gün doyuracak iki öğün yiyecek olarak anlaşılmış olup bu da arzu ettiğimiz gibi fitre miktarı ile uyum gösterir. Bu miktarın ayni olarak veya aynı değerde para, mal olarak verilmesi caizdir. Özellikle Hanefi mezhebinde zekat veya saka-ı fıtrın para cinsinden veya mal cinsinden ödenmesinin mazhuru yoktur. Ama şunun altını çiziyoruz;  son yıllarda gıda kolileri yoğunluk kazandı. Bu güzel bir şey ancak bir fakirin evine 10 tane gıda kolisi geliyor her birinden birer kilo gıda çıkıyor ama onun evinde o gıdaları pişirecek tüpü yok. Elektrik su parası yok. o yüzden imkanı olan kardeşlerimizin bir kısmını nakdi olarak vermelerini tavsiye ediyoruz.”


Muzaffer Cirtel