Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Şener,  sosyal medya hesabında koronvirüs testleri hakkında açıklamalarda bulunarak, “Asemtomatik hasta performansı PCR'dan iyi diyen yayınlar var. Çünkü tükürükte serbest virüs miktarı çapraz koruyucu antikor blokajından da muaf. 1 saatte sonuç vermesi, kolorimetrik olması, yani görsel olarak tanı koydurması örnek alım kolaylığı gibi bir sürü avantajı var, maliyet etkin. Hızlı kitlesel tarama, hastane dışında saha taramaları, hava alanı, sınır gibi yerlerde kullanım kolaylığı, sağlık personeli güvenliği bence avantajı çok. Sürüntü PCR'ın tahtını sarsar” dedi.
Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs ile mücadelede normalleşme süreci devam ediyor. Normalleşme adımları ile birlikte günlük yeni pozitif vaka sayısında zaman zaman mini pikler oluşuyor. Hastalığın dünyada ilk görüldüğü günden itibaren sosyal medya hesaplarında yayınladığı mesajlarla vatandaşlara bilgi veren ÇOMÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Şener, bu kez koronavirüs testleri hakkında bilgi verdi.

NORMALLEŞME SAĞLIK KURULUŞLARINDA DAHA YAVAŞ İŞLEYECEK

Doç. Dr. Alper Şener, koronavirüs testlerine ilişkin açıklamalarda bulunarak “Oldukça akılcı, çünkü virüs 10^6 log üstünde tüm solunum (alt/üst dahil) yoğun olduğunda PCR testi duyarlılığı maksimum. Buna en yakın değerler tükürükte süre anlamında da en erken tükürükte pozitif oluyor. Testin duyarlılığı nerdeyse PCR'a özdeş, yüzde 72-85 arasında. Asemtomatik hasta performansı PCR'dan iyi diyen yayınlar var. Çünkü tükürükte serbest virüs miktarı çapraz koruyucu antikor blokajından da muaf. 1 saatte sonuç vermesi, kolorimetrik olması, yani görsel olarak tanı koydurması örnek alım kolaylığı gibi bir sürü avantajı var, maliyet etkin. Hızlı kitlesel tarama, hastane dışında saha taramaları, hava alanı, sınır gibi yerlerde kullanım kolaylığı, sağlık personeli güvenliği bence avantajı çok. Sürüntü PCR'ın tahtını sarsar. Şikayeti olmayan, korona tanılı, şüpheli hasta ile teması olmayan, prevelans/ vaka-test oranı yüzde 2’nin altındaki bölgelerde ameliyat olacak hastalarda korona PCR testine gerek yok. Şikayeti olmayan, korona tanılı, şüpheli hasta ile teması olmayan, prevelans/ vaka-test oranı yüzde 2’nin üstündeki bölgelerde ameliyat olacak hastalarda korona PCR testine gerek var. Küçük şehirler ameliyat olmak için daha güvenilir olabilir mi? PCR testi sonucu 7 gün geçerli. İlk test negatif ama şüphe var ise 48 saat içinde test tekrarı. Test negatif bile olsa- tüm önlemler; varmış gibi alınmalı. Pozitif çıkan hasta pandemi hastanesinde ameliyat olmalı. Normalleşme sağlık kuruluşlarında daha yavaş işleyecek. Sağlık çalışanları açısından da bir test önerisi olmalı. Hastayı ameliyat edecek ekibin de durumunun bilinmesi iyi olur. Özellikle büyük şehirlerde” ifadelerini kullandı.



HASTALIĞIN YOĞUN OLDUĞU YERLERDE TOPLUMSAL TARAMALAR YAPILABİLİR
 Doç. Dr. Alper Şener, ikinci dalga hakkında değerlendirmelerde bulunarak, “Sıfır hasta.. Buna ulaşılması mümkün ama sürekli böyle kalması imkansız, yani virüsün geldiği yere- yarasaya dönmesi lazım. Geçirdiği değişim ile kendini “imha” etmesi veya bulaştırıcılığını kayıp etmesi de olası. SARS gibi. Toplumsal bağışıklık kazanma oranları çok düşük- yüzde 2,5 -15 arasında bu hız ile yıllar alabilir. Aşı çalışmaları devam ediyor. Önümüzdeki 15 gün boyunca günlük vaka sayılarında düşüş olmaz, plato devam eder. Yaz boyunca da böyle kalır ise birinci ve ikinci dalga iç içe geçecektir. Seyahat yasağı kalkması ile Çanakkale gibi vaka sayısı az olan illerin işi zorlaşıyor. Buralarda yeni mini pikler göreceğiz. Buda Türkiye genelinde hasta sayısına yansıyıp platoda aralıklı sıçramaya sebep olacaktır. UV düzeyi ve UV yansımaları ile mevcut hipotezlere uymayan bölgeler görülmeye başlandı. Hastalık yükü ve virüs fazla olduğu için geçici olduğunu düşünüyorum. Havada UV tutan partikül fazlalığı da etkili olabilir.(Katar gibi) Gizli bulaştırıcıları tespit etmek için, hastalığın yoğun olduğu yerlerde toplumsal taramalar yapılabilir. Hastalığın az olduğu yerlerde Çanakkale atık su- kanalizasyon taraması ile erken uyarı sistemi oluşturulmalıdır” ifadelerini kullandı.
 
 İŞ GÜCÜ OLMADAN, MÜKEMMEL SAĞLIK HİZMETİ MÜMKÜN DEĞİLDİ

Yeni normal hakkında bilgi veren Şener, “Yeni normal seçenekleri; Sadece 15 genomu olan bir virüsün dünyayı bu kadar değiştirmesi mümkün mü? Kimse bu salgının 6 yıl yada 60 yıl iz bırakacağını söyleyemez ama değişimler var. Mesela Öğrenme hızı çok değişti; ortalama bir çalışmanın 17 yıl sistemde ilgi çektiğini biliriz. Bu dönemde süre haftalara indi.  Standartların değeri ortaya çıktı. Klinik yaklaşımlar veya klinik özerklik artık pek mümkün değil gibi çünkü sonuçları kötü. Sağlık alanında iş gücünün korunmasının önemi ortaya çıktı. Fiziksel ve psikolojik olarak sağlıklı bir iş gücü olmadan, mükemmel sağlık hizmeti mümkün değildir. Sanal sağlık hizmeti neden olmasın? TELETIP ilk başta Hipokrat’tan beri yüz yüze hasta gören hekimlere çok tuhaf geldi ama bunun mümkün ve gerekli olduğunu gördük. Salgın, Halk Sağlığı anlamında tehditlerine hazırlığın zayıf olduğunu gösterdi...(ABD için) Sağlık alanında eşitsizliği bize gösterdi; Chicago’da nüfusun  yüzde 30’u Afro- Amerikalı ama ölümlerin yüzde 68’ini oluşturuyor. Wisconsin’de nüfusun yüzde 6’sı Afro- Amerikalı ama ölümlerin yüzde 50’sini oluşturuyorlar. ABD ve küresel olarak en önemli sorun; artık sağlam- cömert -adaletli bir sosyal güvenlik sistemi gereklidir. Bu insan sağlığı ve refahı için şimdiye kadar yapılabilecek herhangi bir aşı veya mucize ilaçtan daha fazlasını başaracaktır. Sağlık hizmetini alanlarda- sıradan vatandaşta bilinçlenme gerçekleşmeden; şüphe hep olacaktır ve buda belirlenen önlemlere uyumu azaltmaktadır. Her şeyden de önemlisi ABD’de sağlık alanında refah ve erişim fırsatlarının adil ve eşit bir şekilde yeniden dağıtılmasının zamanı değil midir? Bu virüs ve sıradakiler buna bir yanıt bekliyor? Sağlık sisteminin sağlamlığı test edildi, onaylandı” dedi.
 



BİR SÜRELİĞİNE KIR DÜĞÜNÜ MODASI OLACAK GİBİ

Normalleşme sürecinde dikkat edilmesi gerekenleri yineleyen Şener, “Maske bir bariyerdir, geçirgenliğinde bu kadar takıntıya gerek yok. Geçirgenlik-FFP3 (N99) veya FFP2 (N95) olup olmaması sadece sağlık personelinin 1 metreden  yakın işlem yapacağı zaman önerilir. Yani normalde hastanede bile hastaya yakın işlem yapmıyorsak cerrahi maske takıyoruz. Nano maske/ bez maske- tek dezavantajı burun bandı olmaması. Yıkanabilmesi avantaj. Cerrahi maske- burun bandı var, tek kullanımlık- ıslandığı anda değişmeli- kolonya vs ile dezenfekte olmaz...yıkanmaz. Sosyal mesafe/ fiziksel mesafe durağan durumda 1.5-2metredir, hareket anında 3m’de tutmakta yarar var. Açık alanlar güvenilir. Bence park, bahçe, sahil gezilebilir olmalı. Çünkü hareketsiz kalmanın başka sağlık sorunlarına da sebep olduğunu unutmayalım. Piknik alanları-Sahil ve plajlar için düzenleme yapmak lazım. Mesafe 1.5-2 metre olmalı. Yapılamadığı yerde perde gibi bariyer. Güneşlenmek iyidir, D vitamini. Bir süreliğine kır düğünü modası olacak gibi. Bunlara uyum sağladığımız sürece sağlıklı ve kovid-19’suz günler çok yakın” diye konuştu.
 
HİÇBİR SAĞLIK ÇALIŞANIMIZ ENFEKTE OLMADI
Koronavirüsle mücadelede Çanakkale’nin iyi bir durumda olduğunu söyleyen Şener, “ İyiliği ve kötülüğü neye göre kıyaslanmalı? Öncelikle  salgının kontrol altına alınması anlamında  Türkiye’den daha kısa sürede bir pik yaptık biz. Yaptığımız pikte aralıklarla bir dalgalanma oldu. Bu dalgalanmalar erken dönemde kontrol altına alındı. Türkiye’de 11 Mart’ta başladı. Çanakkale’de ise 23 Mart’ta başladı.2 haftalık periyotta bir boşluk olduğu için Türkiye’deki salgının yönetimi anlamında biz 2 hafta  geçişmiş bir şekilde virüs ile karşılaştık. Dolayısıyla buda salgının daha yaygın, daha uzun sürebileceği  şekilde yorumlanabilir. Ama biz şuanda Çanakkale ölçeğinde baktığımızda olgu sayısında Türkiye ortalamasının altındayız. Hastalık yönetimi anlamında da oldukça iyi konumdayız. Genel mortalite anlamında baktığımızda Türkiye ortalamasının altındayız. Ortalama hasta yatış süresinde Türkiye’nin yine altındayız. Yoğum bakım yataklarımızın neredeyse yarıya yakını ancak doldu. O yüzden hastane hiçbir şekilde tam kapasiteli olarak çalışmadı. Bu da salgının hem sahada hem de sağlık bakımı anlamında iyi yönetildiğini ve özverili bir şekilde çalışıldığını gösteriyor. Daha sevindirici bir olay; Türkiye’ye genelinde pek çok hastanede sağlık çalışanları enfekte oldu. Bizim hastanemizde temas oldu ancak hiçbir sağlık çalışanımız enfekte olmadı. Bu da bizim için sevindirici” şeklinde konuştu.
SAĞLIK ÇALIŞANLARI SÜREKLİ SICAK ALANDA ÇALIŞIYOR
Doç. Dr. Alper Şener,  sağlık çalışanlarının karşılaştığı zorluklara değinerek, “Sağlık çalışanları bildiğim kadarıyla ilde bir sürü farklı yerde ikamet ediyorlar. Bu ikamet durumları daha çok isteğe bağlı, bazen zorunlu şartlara bağlı oluyor. Eğer evlerinde büyükleri varsa, 65 yaşın üstünde birde küçük çocukları varsa  özellikle yoğun bakım personelinin evlerine gitmesine izin verilmiyor. Çünkü her ne kadar kişisel koruyucu ekipman kullanılsa da öldürücülüğü olan bir hastalık olduğu için ideali evde duyarlılıkları yüksek olan hasta grupları varsa evlerine gidemiyor. Bu bir mağduriyet oluşturuyor. Ama bu mağduriyet devletin diğer kurumları tarafından eksikler giderildi. Çanakkale içerisinde belli misafirhanelerde sağlık çalışanlarının dinlenmeleri burada sağlanıyor. Bu önemli bir hizmet. Çünkü her ile bu alt yapıyı sağlamak her zaman mümkün olmuyor. Her ilin bu kadar teknik alt yapısı yada hizmet altyapısı bu kadar gelişkin olmuyor. Çanakkale açısından baktığımızda sağlık çalışanları şanslı bir ilde çalışıyor.  Sağlık çalışanları bir salgın olduğu için cephenin en önünde görev almaları gerekiyor. Özellikle sahadaki denetimde, filyasyon dediğimiz tabloda özellikle kolluk güçlerinin çok ciddi katkıları oluyor. Bizim sağlık çalışanlarımızın tamamı hastanede çalışmıyor. Aynı zamanda halk sağlığı kurumunda, halk sağlığı uzmanları çalışıyor. Bu halk sağlığı uzmanları ve aile hekimleri de dahil olmak üzere özellikle Kovid-19 tanısı konmuş bireylerin hastanede yatarken yakın çevresini yerinde görerek, denetleyerek koronavirüs şüphesi olan kişileri daha erken tanıya yönlendiriyorlar. Bu aşamada da sağlık çalışanları sürekli sıcak alanda çalışıyor” ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE BU ÜÇÜNÜ DE YAPIYOR
Toplumun yüzde 50-60’ının bağışık olması gerekir, “Yapılan toplumsal Serolojik (Ig G)taramalarda ( örneklem ile) yüzde 2,5 - 15 arasında bulundu. Yani istenilen oranda toplumsal bağışıklık olmuyor; çünkü sağlık sistemini korumak ve mortaliteyi düşük tutmak için ‘sürü bağışıklığı yapamıyorsunuz, yada virüsün bazı henüz bilinmeyen özellikleri de olabilir. TTT stratejisinin önemli burada ortaya çıkıyor. Çünkü 2. dalga riskini azaltmak için ( yok etmek için) enfekte bir kişinin temas ettiği kişilerin yüzde 70-90’ına ulaşıp, test edip, izleyip, izole edilmesi gerekir. Test et, Teması takip et , İzle/ İzole et stratejisini sahada iyi uygulamak gereklidir. İlk basamak olan TEST ET- peki hangi test? PCR, hızlıı PCR, hızlı Ag, Hızlı Antikor (Ig M+/- Ig G) ELISA ( Ig G). Tüm bunlar içinde en uygunu PCR testleri gibi görünüyor. Ama çok önemli bir kaç sorun var. PCR testi sadece o anı gösterir.  Maliyetlidir. Ciddi insan kaynağı ister. Çözüm; hızlı PCR testlerinde tek örnek otomatize 30 dakikada sonuç; ID Now COVID 19 veya Xpress SARS Co-2 gibi yada geliştirecekler gibi İkinci basamak teması takip et. Bunu Kore gibi CCTVler ile ( kapalı devre sistemler) yada aplikasyonlara yerleştirilen izleme Sistemleri ile yada bizim gibi insan gücü ile yapabilirsiniz.  Üçüncü basamak izle/izole et.       Yani temaslı izleminde ister test edersiniz, ister sadece izlersiniz. Yada hepsini yapıp, üstüne izole edersiniz...Türkiye bu üçünü de yapıyor” ifadelerini kullandı.
Arzu Baladur