ÇOMÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Şener, sosyal medya hesabından açıklamalarına devam ediyor.

Koronavirüs ile normalleşme süreci devam ediyor. Normalleşme adımların atılmasının ardından ise sosyal mesafe ve maske kuralları göz ardı edilmeye başlandı.  Yaşanan bu olayların ardından ikinci dalga beklentisi yükselmeye başladı. ÇOMÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Şener, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayla koronavirüste ikinci dalgayla ilgili değerlendirmede bulundu.
 
TÜRKİYE ŞUAN DA EN DÜŞÜK MORTALİTEYE SAHİP ÜÇ ÜLKEDEN BİRİ
ÇOMÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Şener, ikinci dalga ile ilgili açılamalarda bulunarak , “Salgın bizi kontrol etmediği zaman kazanırız. Neden önlemler alıyoruz? Ölüm oranlarını azaltmak için. Türkiye şuan da en düşük mortaliteye sahip üç ülkeden biri. Sağlık hizmeti aksamaması için. Geriye dönük baktığımızda salgın süresince sağlık hizmetine ulaşımda ve kalitesinde bir aksama olmadı. Kritik hasta bakımının özellikle yoğun bakım yataklarında tıkanmaya yol açmaması için. yoğun bakım yatak sayısında tıkanma olmadı. Seyahat yasağı, sokağa çıkma yasağı. Dolaşan virüs yükünü azaltmak/ hasta sayısını düşürmek için. Geriye dönük bakıldığında özellikle sokağa çıkma yasakları ve seyahat yasağı en etkili olanlar gibi duruyor. Çünkü bu önlemlerden sonra vaka sayısında ciddi düşüş olmuş. Önlemler ne kadar etkin ve gerekli?...en tartışmalı kısım burası. Çünkü kısıtlamalar ile doğal bağışıklığı kontrol altına almak istiyorsunuz- ölüm ve hasta yükünü azaltmak için. Ama serbest bıraksanız bile istediğiniz oranda toplumun genelinde bağışıklık var mı? Yasakları uygulayan ülkelerde bağışıklık oranları yüzde 2,5-5 arasında uygulamayanlarda yüzde 15’lerde. Geriye her durumda çok duyarlı bir grubumuz var. Bu da olası ikinci, üçüncü, dalgalarda hasta sayınızın yüksek olacağı anlamına geliyor. Önlemler devam ettikçe diğer sağlık sorunları ( özellikle 65 yaş) ve işin ekonomik yönü ağır basıyor. Ardından psikolojik ve sosyolojik dengeler alt/ üst oluyor. Bunları düşünmeden bir salgını kontrol altına alamazsınız.  Tüm bu faktörleri düşünerek sahayı iyi okuyarak karar vermek lazım. Sahadan kişisel gözlemlerim; Hastalık tablosu artık daha hafif seyrediyor, tanı alan hasta sayısı azalıyor, test yüzde pozitifliği oranı ispatı, salgın süresince çalışan sağlık personelinde yavaş yavaş tükenmişlik başladı. Salgın nedeniyle çalışamayan, dışarı çıkamayanlarda artık ikincil sağlık sorunları, tedavi aksaması ve psikolojik- sosyolojik sorunlar baş göstermeye başladı.  Sonuç çok zorlu bir süreci atlattık. Devamın da dengeleri gözeterek planlama yapmak gerekli. Bisiklete binmek gibi hızlı giderseniz savrulursunuz yavaş giderseniz devrilirsiniz.
 
KORONAVİRÜSÜN SNS DEĞERİ DÜŞÜK IŞINIM İLE ENFEKTİVİTE KAYBI EN YÜKSEK OLAN DENİLEBİLİR
ÇOMÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Şener, güneş ışınlarının virüsle ilişkisini açıklayarak, “Güneşin oluşturduğu Mor Ötesi Işınlar UV A,B ve C var...klasik olarak UV A ve B yeryüzüne ulaşır C ulaşmaz ve virüsler için öldürücü olan UVC ulaşmadığına göre virüslere etkisi olmaz...klasik söylem...ama böyle mi? Solar enerjinin antiviral etkinliği bu kadar basit olabilir mi? Değil tabii.  Çünkü virüslerin Molekül ağırlığı ve geçirgenlikleri farklı...bu nedenle; bunun için Size-Normalized Sensitivity (SnS) tanımlanması ve UV 254’e göre hesaplamak önemlidir. Çünkü antiviral etkinlik burada başlıyor. Koronavirüsün SnS değeri en düşük (78) yani düşük ışınım ile enfektivite kaybı en yüksek olan denilebilir. Bunun dışında diğer bir kavram var ki daha ilginç- Solar Zenith Angle(optimum 37 derece). Yani UV’nin yeryüzüne ulaşım kapasitesi ve ışınım. Vertikal ulaşım direkt ozon ile ilişkili yani sıcak gördüğünüz bir coğrafyada etkin ozon tabakası o bölgede kalın ise UV yüzeye ulaşmıyor. Ve ışınımda (yansımalar) o bölgede olan bulut, nem ve toz bol ise absorbe oluyor. Örnek Katar. Daha ilginç olan ise aslında UVB dalga boyunda oluşan SZA değerine göre etkin güneş ışınımı (bazı)virüslerin inaktivasyonu için yeterli” ifadelerini kullandı.

Aşı çalışmalarıyla ilgili bilgi paylaşan Şener, “Sonuca en yakın aşı Biovacc 19. Çalışmada çok ilginç bir ayrıntı ortaya çıktı COVİD 19’un S proteininde yüzde 21,6 insan kökenli olmayan dizilim var. Zaten hayvandan insana geçtiği için, doğal dizi olabilir mi? Bakmışlar cevap hayır. Bu dizide ki oran doğal olabilir mi? Hayır. Bu bölge HIV virüsü ile ilişkili. Virüs aslında iki kısımdan oluşmuş gibi; birinci kısım ACE 2 üzerinden etkili ve AC tutulumu yapıyor. ikinci kısım ilginçtir makrofaj üstünden etkili ve ciddi aşırı kontrolsüz enflamasyon yapıyor...”Doğal olmama ihtimali var mı? Recep Öztürk hocamın katkıları ile bu araştırmacı Grubu’nun benzer iki makalesi geri çekilmiş. Virüsün doğal olmadığı iddiası havada kaldı gibi” diye konuştu.

Mehmet Kuzey