Alexandria Troas’ta kuruluşunun yapılacak farklı çalışmalarla daha erkene gelebileceğini söyleyen Kazı Başkanı Prof. Dr. Erhan Öztepe, “Önümüzdeki yıllarda çalışmalarımızı derinleştireceğiz. Farklı disiplinlerden, meslektaşlarla çalışmayı planlıyoruz. Ben klasik bir arkeologum ama alanda belki bir tarih öncesi uzmanı çalışmasında fayda var. Yüzeyde farklı biçimlerde gözlemlemekte fayda var” dedi.

Koronavirüs tedbirleri kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı müze ve ören yerleri ziyaretçilere kapatıldı. Çanakkale'de merkeze bağlı Tevfikiye köyü sınırlarında bulunan Troya Müzesi'nin Müdürü Rıdvan Gölcük, alınan bu kararlar doğrultusunda kapanan Troya Müzesi'nde  sosyal medya üzerinden canlı yayınlar gerçekleştirerek, vatandaşlara müzede bulunan eserler hakkında bilgi veriyor. Gölcük, geçtiğimiz gün gerçekleştirdiği canlı yayında Alexandria Troas Antik Kenti Kazı Başkanı Doç. Dr. Erhan Öztepe’yi konuk etti.

18 VE 19’UNCU YÜZYIL SEYYAHLARIN GÖRDÜKLERİNİN BİR KISMINI BİZ BUGÜN GÖREMİYORUZ
Prof. Dr. Erhan Öztepe arkeologlar, sanat tarihçiler bu işin mutfağında çalışan meslek insanları çok zengin olan Anadolu coğrafyasında kentlerin ve insanlık tarihinin bir nevi anlatıcıları olduklarını söyleyerek  “Bunları seslendiriyoruz. Kentlerde tıpkı insanlar gibi dilendirilmeye ihtiyaç duyuyorlar. Alexandria Troas’ta bunlardan bir tanesi. Henüz çok yeni bir çalışma alanı. 2020 yılında 20’nci sezonu yaşayacağız. Benim başkanlığımda 10 sezon, benden önceki Alman  meslektaşların yürüttü. 20 yıl bu potansiyeldeki arkeolojik alan için çok kısa bir süre. Henüz biz emekleme dönemindeyiz. Yeni yürümeye başladığımız bir dönem diyebiliriz. Ama Alexandria Troas kuruluşundan beri M.Ö. 311’de tarih başlıyor. Biz son birkaç yıldır yaptığımız çalışmalarda bu tarihin daha da erkene gidebilir. Önümüzdeki yıllarda çalışmalarımızı derinleştireceğiz. Farklı disiplinlerden, meslektaşlarla çalışmayı planlıyoruz. Ben klasik bir arkeologum ama alanda belki bir tarih öncesi uzmanı çalışmasında fayda var. Yüzeyde farklı biçimlerde gözlemlemekte fayda var. 311’de başlayan tarih aşağı-yukarı bizim son yıllarda yaptığımız çalışmalar gösteriyor ki biz 9-10’uncu yüz yıllarda ter edildiğini düşünsek de kentin, son yıllarda bulunan bulgular M.S. 13-14’üncü  yüzyıla kadar insan aktivitelerini işaret ediyor. Özellikle son geç dönemde ortaya çıkan 2-3 yıldır geç dönem mezarları bize bunu gösterdi. Sonrasında ne oldu 1500’lerde Piri Reis ile Orta Çağ döneminde başlayan araştırmalar aşağı-yukarı  16-17’nci yüzyıl ama çoğunlukla 18  ve 19’uncu yüzyılda batılı seyyahların, batılı kartograflar  bölgede dolaşması neticesinde biz bu kentin kalıntıları, varlığı ile ilgili bilgilere sahip olduk. Ama sistematik kazıların  başlaması 1993 yılında benimde içinde bulunduğum, Coşkun hocamızın başkanlığındaki yüzey araştırmasıyla başladı. Sonrasında bu meslektaşların kazısı Türk başkanlıklı kazıya dönüştü. 18 ve 19’uncu yüzyıl seyyahların gördüklerinin bir kısmını biz bugün göremiyoruz. Sebebi de özellikle 19’uncu yüzyılda yaşanmış olan depremsel hareketler, sonra insan aktiviteleri bölgenin uzunca bir süre terk edildikten sonra bir nevi taş ocağı gibi kullanılması, pek çok malzemesinin kentin dışına, hem yakın, hem uzak coğrafyasına taşıması gibi sebeplerle kentte bugün toprak üstünde görünen kalıntılar elbette ki var. Önemli yapılarda ayakta duruyor ama büyük bir dolgu ile karşı karşıyayız. Her zaman şunu söylüyorum. Alexandria Troas’ın hem şansı, hem de şansızlığı 2-3 metreden başlayıp, 7-8 metreye kadar olan dolguları temizlemek zorundayım” ifadelerini kullandı.

BENZERİ KENTLERLE KIYASLANDIĞINDA BU KENTLERİN BAZILARINDAN ÇOK DAHA BÜYÜK BİR ÖLÇEĞİ OLDUĞUNU GÖRÜYORSUNUZ
Bölge 8 kilometreden uzun sur sisteminin olduğunu söyleyen Prof. Dr. Erhan Öztepe,” Bu 8 kilometre uzun sur sistemi içerisinde 390 hektarlık bir alan var. Sadece kent içinden söz ediyoruz. Nekrapol ve mezarlık alanları dahil ettiğimizde bu rakam bunun 2-2.5 katına çıkıyor. Çok kabaca bir tanımla  bin hektarlık bir alana mezarlıklarıyla ve diğer kalıntılarıyla yayılan bir kentten söz ediyoruz. Bu ölçeğiyle sadece sur içini baz alacak olursak benzeri kentlerle kıyaslandığında bu kentlerin bazılarından çok daha büyük bir ölçeği olduğunu görüyorsunuz. Bu Çanakkale’nin büyük bir kısmını kaplayacak kadar bir alan. Sur uzunluğu açısından da en büyük kentlerden birisi.  2011 yılında bakanlar kurulu kararı ile kazıyı devraldım. O tarihten, bu tarihe kadar Kültür ve Turizm Bakanlığımız ruhsat yenileyerek çalışmamıza müsaade ediyor. 2011 yılına gelen kadar, 1986-2009 arası Gülpınar’da Coşkun hocanın başkanlığında Troas bölgesiyle ilgili ciddi bir deneyimim oldu. Aynı süreçte Coşkun hocamla 16 yıl Kıbrıs Salamis’te büyük bir Roma kentinde çalışma deneyimim oldu. Bu deneyimlerden sonra hocamızın da teşvikiyle, daha öncede yüzey araştırmasında yer aldığım, az çok biraz tanıdığım bir yerleşim yeriydi. Hem Troası bilen biri olarak, hem kenti birazcık tanıyan biri olarak Alman  hocamızda çalışmasını devretmeyi arzu ediyordu. Benimde Almanya’dan hocamdır. Böyle bir süreç gelişti. Bayrağı biz devraldık. O tarihten bu tarihe kadar biz devam ediyoruz. Ben Alexandria Troas için ilk Türk kazı başkanıyım. Bundan sonra belki pek çok Türk kazı başkanı olacak. Bunlar çok daha göze görünür sonuçlara ulaşacak. Biz çünkü ilk aşamasındayız. Efes, Bergama’yı düşündüğünü zaman 140 yıla yakın süredir ortaya çıkmış kentler. İlk kazı başkanları saygıyla anılıyor. Ama bugün ulaşılan nokta çok etkileyici. O etkileyiciliye ulaşması için bizde de 120 yıla ihtiyaç var. Bizden sonra 4-5 kuşak çalışacak” şeklinde konuştu.

ALEXANDRİA TROAS DAHA YENİ YÜRÜME AŞAMASINDA OLAN ARKEOLOJİK KAZI ALANI
Bölgenin ilk kurulduğu evrede Alexandria  ismini taşımadığını söyleyen Prof. Dr. Erhan Öztepe,  “Büyük İskender’den sonra gelenlerin şöyle bir geleneği var;  onun adını yaşatmak. Alexandria ismini veriyorlar. Anadolu’da biz 3 tane Alexandria ismi tanıyoruz. Biri Troas’ta, biri latmos’ta, diğeri de İsus’ta. Onlarca Alexandria ismiyle kent kuruluyor. 400’üncu yılın sonunda Alexandria ismini alıyor. İsmi Büyük İskender’den geliyor. Yaz döneminde sahada olduğum zamanlarda ziyaretçilerimizle sohbet ediyorum. Genelde insanlar Alexandria Troya diye söylüyorlar. Troya ile ilişkisi olduğunu söylüyorlar. Yeni Troya gibi düşünüyorlar. Ben Troas’ın bölgenin ismi olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Böyle bir kavram karışıklılığı var. Bunu dilimin döndüğünce ulaşabildiğimiz mecralarda anlatmaya çalışıyoruz. Alexandria Troas daha yeni yürüme aşamasında olan arkeolojik kazı alanı. Daha çok tanıtılmaya, henüz kendisini anlatamadığı için bizim anlatmamıza ihtiyacımız var. Alexandria Troas belli bir zaman bir anlatacağız bir noktadan sonra  o kendini anlatmaya başlayacak. Bu kavram kargaşasını maalesef yaşıyoruz. Yavaş yavaş azalacaktır” diye konuştu.
 
Prof. Dr. Erhan Öztepe, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Eski İstanbul ismi nereden kaynaklanıyor. 1520’li yıllarda meşhur haritaları oluştururken Piri Reis bölgeye geliyor. Bölgede Alexandria Troas’ın olduğu bölgeyi görüyor.Buradaki kalıntıları görüyor. 1520’li yıllarda bundan daha fazla kalıntı ayakta. Bu büyük mimari parçalar tabii ki o dönemde İstanbul’da büyük boyutlu dini yapıların, camilerin yapıldığı bir süreç. Aynı süreçte Alexandria Troas’tan ciddi anlamda mimari eleman İstanbul’a taşınıyor. Bunların içerisinde camilerin yapı duvarlarında kullanılan bloklardan tutunda Valide Sultan Camii gibi camilerde görülen Troas graniti büyük devasa 12 metreye yaklaşan duvarlar.  Bunlarda İstanbul’a taşınıyor Osmanlı kalyonları yardımıyla. Piri Reis bu bölgenin adını Eski İstanbulluk olarak not ediyor”

Muzaffer Cirtel