Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Şener, Çanakakle’de koronavirüs salgını hakkında değerlendirmelerde bulunarak, “Çanakkale’nin de bu anlamda dezavantajı var, yaş ortalaması yüksek bir iliz biz. Ama bütün bu dezavantajlara rağmen bizim ölüm oranımız Türkiye ortalamasının çok altında” dedi.
 
ÇOMÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Şener, tüm Türkiye’yi etkisi altına alan koronavirüs hakkında  açıklamalarda bulundu. Salgının Çanakkale ayağını değerlendiren Şener, “Başından beri söylediğimiz şey aynı ama belki farklı uzmanlar farklı şeyler görüşler bildirebiliyor. Bizim takip ettiğimiz bir Dünya Sağlık Örgütü’nün rehberi, ikincisi ise Sağlık Bakanlığı’nın rehberi. İki rehberde de sağlık çalışanları dışındaki kişilerin eldiven ve maske takma gerekliliği yok. Ama evde pozitif bir hastanız varsa tabi ki takacaksınız maskeyi. Orada bile eldiveni istemiyoruz açıkçası.  Dışarıda görüyorum bazıları N95 profesyonel maske takıyor. N95 maskeyi eğer enfekte iken takarsanız, enfeksiyonunuz ağırlaşır. Hastalık şüpheniz varsa kesinlikle takmayı önermiyoruz çünkü temel mantık şu, virüs ağzınızdan dışarı saçılamıyor. Saçılamadığı için de içerde kalacaktır” ifadelerini kullandı.

RAKAMLARI ÇOK AYRINTILI VERMEK BAŞKA BİR SPEKÜLASYONLARA SEBEP OLACAKTIR
Rakamların illere göre verilmemesinin doğru bir strateji olduğunu söyleyen  Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Şener, “Nedeni ise, şimdi İtalya örneği var önümüzde. İtalya’da bu hastalığın görüldüğü bölgeyi anlattıkları, gösterdikleri andan itibaren ülke geneline yayıldı hastalık. Bir de Kore örneği var. Kore’de ise şöyle yaptılar, mahallenizde korona hastası var, izole ediliyor cep telefonunuza mesaj gelecek kadar afişe etme var. Bu da tehlikeli, böyle bir şeyin Türkiye’de olduğunu düşünecek olursak çok farklı sonuçlara ulaşacağını düşünenlerdenim.  Mümkün olduğunca bunu dengeli yürütmek lazım. Hiç rakam vermemek başka spekülasyonlara sebep oluyor ama rakamları çok ayrıntılı vermek başka bir spekülasyonlara sebep olacaktır. Bunun ortasını bulmak lazım. Bence Sağlık Bakanlığı ve İl Sağlık Müdürlüğü koordinasyonla gayet iyi götürüyor. Vatandaşın bilmesi gereken rakamlar şunlar aslında; bugün kaç yeni olgumuz var, kaç vaka kurtuldu veya kaç ölüm var, kaç tane test yapıldı. Bunlar global rakamlar. Bu rakamların ayrıntıları aslında vatandaşı ilgilendirmemekten de öte bilim camiasındaki kimseyi ilgilendirmiyor. İstanbul’da kaç vaka oldu, kaç ölüm oldu ilgilendirmiyor ki ben Çanakkale’de çalışan bir uzmanı. Beni Çanakkale rakamı ilgilendiriyor. Herkes kendi yetki alanı içerisindeki rakamlara konsantre olursa bu sürüncemede kalmayacaktır” diye konuştu.
 
SADECE KORONAVİRÜS HASTASI TAKİP EDİYORUZ
Çanakkale’de kaç tane vaka olduğunu bilmediğini söyleyen Şener,  “Biz artık sadece Koronavirüs hastası takip ediyoruz. Koronavirüs şüphesi ya da tanısı olan hasta grupları tamamı buraya geliyor. Koronavirüs artı kalp hastaları, Koronavirüs artı ameliyat olması gereken gibi hasta grubu buraya geliyor. Çanakkale için temel anlamda baktığımızda bu misyonu tek başımıza üstlendik gibi görünüyor” diye anlattı.
 
İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜNÜN BELİRLEDİĞİ ÖZ KAYNAKLAR VE MALZEME DESTEĞİ SAĞLANIYOR
Malzeme sıkıntılarının olmadığını dile getiren Şener, “Sadece hastanenin öz kaynaklarını kullanılmıyor burada. İl Sağlık Müdürlüğünün belirlediği öz kaynaklar ve malzeme desteği sağlanıyor. İl Sağlık Müdürlüğü aynı zamanda devlet hastanesinden hem uzman hekim gönderiyor hem de yardımcı sağlık personeli ve hizmetli görevlendirmede yapıyor. Birlikte çalışıyor. Şekilsel olarak üniversite hastanesinin binası görünse de içinde çalışan ekipler koordineli, meslektaşlarım devlet hastanesinden gelip burada faal çalışıyorlar. Hatta şu an acile girseniz benden çok onların mesai harcadıklarını göreceksiniz. Benim bildiğim kadarıyla bir personel sıkıntısı yok” şeklinde konuştu.
 
HASTA SAYISINDAKİ ARTIŞI TEST SAYISINDAKİ ARTIŞA BAĞLAMAK LAZIM
Şu anda gündemde yer alan ‘hastalığın kuluçka evresi’ konusu hakkında bilgi veren Şener, şunları söyledi: “İkişer haftalık dilimlerle bakmak lazım bu hastalık grubuna, o yüzden hep 14 gün değerlendiriyoruz. Bugünü değerlendirmek için bugünden 14 gün önceki tabloya bakmak lazım. Türkiye ve Çanakkale genelini iki gruba ayırmak lazım bence. Türkiye geneli rakamlarına baktığımızda, 14 gün öncesine göre olgu sayısı artıyor çünkü ne yazık ki her türlü uyarılara rağmen vatandaşlarımız ister istemez kendilerini sosyal izolasyona sokamıyorlar. Bu işin iki ucu var çünkü bir mali boyutu var. Sosyal izolasyon yapılacak ama bu insanlar bir şekilde geçimlerini devam ettirmek zorunda. Bunun için zaten genel kampanya da başlattı cumhurbaşkanımız, bu kişilerin maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamak anlamında. Hasta sayısındaki artışı test sayısındaki artışa bağlamak lazım. Başvuru sayısı anlamında bir artış yok hem Türkiye genelinde hem Çanakkale özelinde, ama test sayısı artık fazla yapıldığı için, tanı koyduğumuz veya şüphelendiğimiz hasta grubu da artıyor. Bu rakamı böyle değerlendirmek lazım. Ama yine de her şey iyi gidiyor demek için henüz erken. Benim kişisel tahminim Nisan ayının iki haftasındaki periyodun halen riskli olduğunu düşünenlerdenim. Hala önümüzde 14 günlük bir süreç var.”
 
TÜRKİYE GENELİNDE BELLİ REFERANS LABORATUVARLAR BELİRLEDİ

Hızlı tanı kitlerinin uygulanması hakkında düşüncelerini dile getiren Şener, “Bizim elimizde yapacağımız testlere yönelik bir kit yok ama bu gönderilmediği anlamına çıkmasın. Sağlık Bakanlığı Türkiye genelinde belli referans laboratuvarlar belirledi. Bu 16’ydı şu anda bildiğim kadarıyla 40’a çıkarma çabaları var. Bütün ülkeler bu şekilde yapıyor, bu bize has bir şey değil çünkü yapılan bu hızlı testlerin yanlış pozitif ve yanlış negatif sonuçları olabiliyor. Yani hastanın bunu evde yaptığı gebelik testi gibi düşünmemesi lazım. Bu yüzden sadece belli merkezlerin yapması ve yetişmiş sağlık personelinden geçerek yapılması lazım. Dolayısıyla hastanemize gelen herhangi bir hastaya hızlı tanı kitiyle şu anda uygulama şansı yok ama moleküler testleri yapma şansımız var. Hızlı tanı kitleri sağlıklı değil çünkü yanlış pozitifte korkacağımız bir şey yok, doğrulaması var ama yanlış negatiflikte yani hastada hastalık tablosu varken yakalayamama durumu varsa bu çok büyük risk ve bu risk alınabilecek bir risk değil. Alınan boğaz örneğinin moleküler yöntemlerle çalışılması. Zaten Türkiye’de bunu böyle yapıyor. Dünya da böyle yapıyor, Almanya’ya özel bir şey değil bu” diye konuştu.
 
ÖLÜM ORANIMIZ TÜRKİYE ORTALAMASININ ÇOK ALTINDA
Şener, Çanakkale’nin dezavantajını yaşlı nüfusunun fazla olduğunu söyleyerek, “Sağlık hizmeti anlamında baktığımızda ise kalifiye sağlık personelimiz var, kalifiye bir hastanemiz var, malzeme ekipman sıkıntımız yok. Yöneticilerimiz her zaman telefonun ucunda. Rahatlıkla isteğimiz olduğunda ulaştırabiliyoruz. Çanakkale halkımız arkamızda, bu da çok önemli çünkü moral, motivasyon da önemli. Her gün buraya destekler geliyor. İçeride moral iyi. Başlangıçta biraz bozukluklar vardı. İster istemez bu beklenmedik bir süreç ama şu anda bir kaos ortamı yok. Biz hastalarımızı üç gruba ayırdık. Yoğun bakım grubu dediğimiz, kritik hasta bakımının yapıldığı grup, yoğun bakımı adayı dediğimiz grup ve evde takip edilemeyecek ama hastane şartlarında takip edilmesi gereken genel durumu daha iyi olan hasta grubu. Geçtiğimiz günler içerisinde 20 civarında hastayı taburcu ettik. Her şey yolunda. Kritik hasta bakım grubunda her halükarda ölüm beklenen bir süreç. Bu sadece Korona’dan ötürü değil, normal şartlar altında da kritik hasta bakımımız vardı. Bu süreçte zaten beklenen bir süreç ama bunu korkunç hale getiren kritik hasta bakımı artı korona olması. Özellikle kritik hasta bakım süreci devam ettiği hasta grubunun, büyük bir grubunun yaşlı olduğunu bilmekte fayda var. Çanakkale’nin de bu anlamda dezavantajı var, yaş ortalaması yüksek bir iliz biz. Ama bütün bu dezavantajlara rağmen bizim ölüm oranımız Türkiye ortalamasının çok altında ” ifadelerini kullandı.
 
PANİK OLACAK BİR DURUM YOK AMA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN BİR KONU
İnsanların hareketinin her zaman risk taşıdığını söyleyen Şener, “İtalya’nın kuzeyi ve güneyi arasında, tek bir yerde lokalize takip edebilecekken bir duyuru ile yani şu bölgede görüldü denmesi ile birlikte tüm İtalya’da salgınla uğraşıyor ve önümüzde günlerde kolayla baş etmeleri çok zor. Dünya Sağlık Örgütü’nün global olarak ilan etti ölüm oranı yüzde 3.4, bu zaten herhangi bir hastalıkta olabilecek olan oran. Türkiye içinde bakacak olursanız, trafik kazasında ölme ihtimaliniz daha fazla rakamsal olarak baktığınızda. Bence panik olacak bir durum yok ama dikkat edilmesi gereken bir konu çünkü hastalıkta bir yaygınlık ve bulaştırıcılık söz konusu. Trafik kazası bulaştırıcı bir şey değil ama korona bulaştırıcı” şeklinde anlattı.
 
BİR METRE ÜZERİNDEYKEN GELMİYOR
Şener, virüsün havadan bulaşma ile ilgili çıkan bilgiler hakkında şunları söyledi: “Dünya Sağlık Örgütü, geçtiğimiz gün açıkladı. Bu virüs solunum yolu ile bulaşan bir virüs sınıfı içerisinde değil, damlacık yolu ile. Konuşma sırasında görerek ya da görmeyerek ağzımızdan çıkan tükürük partiküllerin sizin üstünüze gelme ihtimali bir metre. Bir metre üzerindeyken gelmiyor. Ama dikkat edilmesi gereken grup, özellikle hastanede yatan ve pozitif hasta grubu iki metreden yakın 15 dakikadan uzun süre yan yana olmamak gerekiyor bu da ancak sağlık personelinin dikkat etmesi gereken bir durum.”
 
Muzaffer Cirtel