Dış güçlerin desteği ve yerel işbirlikçilerinin katkısı ile dışarından gelip altın madenine karşı eylem yapanlar amacına ulaşırken, geriye yüzlerce işsiz kaldı. Maden sahasının bulunduğu çevre köylerde yaşayan ve işten atılan işçiler, “Bizim davamız emek davası” diyerek ekmek kapılarının kapatılmasına tepki gösterdi.
 
Kirazlı ve Balaban bölgesinde yıllardır altın madeni arama çalışması yapıldı. Çalışmalar son aşamaya gelip üretime geçeceği sırada birden eylemler başladı. Başta Çanakkale ekonomisi olmak üzere Türkiye ekonomisine büyük katkı sağlayacak olan altın madeni sahasında ilgisi olmadığı halde hem Kazdağları hem de Atikhisar barajı kullanılarak eylemler yapıldı. Alman vakıflarının desteği ve yerel yöneticilerin organizasyonu ile bölgede başlatılan eylemler, sonucu bakanlık tarafından ruhsat verilmedi. Bunun üzerine şirket de çalışmaları durdurarak 300 civarında işçinin işine son verdi. 

BURANIN HER ŞEYİ BİZİZ
Ekonominin kötü olduğu ve kış ortasında işsiz kalan yüzlerce kişi, ekmeklerinin peşine düştü. Dışarıdan gelip eylem yaparak ekmeklerine mani olanlara tepki göstermek için toplanan işçiler, yetkililere seslenerek ekmek kapılarının açılmasını istedi. Burada toplanan yöredeki gençler adına konuşan Ceyhun Atmaca,  çadır kurarak protesto tiyatrosu ile kimileri rant kimileri de siyasi kazanımlar elde etmeye çalıştığını söyledi.  Atmaca, “Su ve Vicdan Nöbeti diyen yetkisiz kişi ve kurumlarca; vicdansızca, yargısızca ve bilgisizce infial yaratılmaya çalışılarak linç edildiğine şahit olduk.
Maden karşıtlarının hedefindeki Şirketin, Çevresel unsurlara, iş güvenliğine ve çalışanlarına verdiği önem ve değere bizler şahit olduk. Bunun aksini iddia ederek ortaya konan bu protesto tiyatrosu ile kimileri rant kimileri de siyasi kazanımlar elde etmeye çalışmıştır. Protestoların başladığı ilk günden itibaren sessizliğini koruyan, çalışanlarının bu ne olduğu belli olmayan güruh ile karşı karşıya gelmesini istemeyen şirketimiz defalarca bizleri sükunetimizi korumamız, her ne olursa olsun bu güruh ile çatışmamamız için bizleri uyarmıştır.
Yanlı ve yanlış algı oluşturmak için bir araya gelen sağdan soldan toplama çadır ekibinin nerdeyse her nefesini gündeme alan medya, her nedense bilimsel olarak bu işin nasıl yapılması gerektiği ile ilgilenmeyerek Doğu Biga Madenciliğe söz hakkı tanımamış ve firmayı adeta yalnızlaştırmıştır.  Bu neticenin ortaya çıkması kaynaklı ekmeklerini ve geleceklerini kaybeden bizlerin en büyük vebalini üzerine almıştır.” dedi.
 
RANT VE SİYSET MALZEMESİ YAPILDI
Aylarca bölgede eylem yapanların amacının ne su ne de ağaç olduğunu belirten gençler, bölgenin siyaset ve rant malzemesi yapıldığını söyledi.  Atmaca, “buranın suyu da biziz buranın vicdanı da biziz ve burada dün de bugün de yarın da ekmeğini kazanan ve bölüşenler bizdik biz olacağız.” diyerek sözlerini şöyle tamamladı;  “Biz burada doğmuş, burada büyümüş ve yarınlarını da her günü gibi burada yaşayacak olanlarız. Biz, belli belirsiz amaçlarla farklı yerlerden, farklı illerden otobüslerle buraya geçici süreliğine gelip ne için, kim için ve neyi protesto ettiklerini bilmeyenlerden değiliz. Biz bu bölgeyi bilmeyen, ekmeğini buradan kazanmayanlardan değiliz.  Biz buranın, bu basın açıklamasının yapıldığı yerlerin gerçek sahipleriyiz.
Bizler yıllardır kapımızın önündeki ekmek kapımızın işler hale gelmesini bekleyip en nihayetinde Nisan 2019 tarihi ile bu beklentilerimize kavuştuk derken; kim olduklarını ve ne için, neyi protesto ettiklerini anlamadığımız bir topluluğun burayı yanlı ve yanlış algı yaratarak durdurmaya çalıştıklarını gördük. Bu linç girişimi ile ekmeğimizin elimizden alınması ile karşı karşıya kaldık. Doğu Biga Madencilik firmasının ruhsat aşamasında ÇED aşamasında tüm yetkili kurumların onayını alarak başladığı projenin kendilerine “Su ve Vicdan Nöbeti” diyen yetkisiz kişi ve kurumlarca; vicdansızca, yargısızca ve bilgisizce infial yaratılmaya çalışılarak linç edildiğine şahit olduk. Faaliyete başladığı ilk günden beri projede görev yapan bizler DBM’nin çevresel unsurlara, iş güvenliğine ve çalışanlarına verdiği önem ve değere şahit olduk. Bunun aksini iddia ederek ortaya konan bu protesto tiyatrosu ile kimileri rant kimileri de siyasi kazanımlar elde etmeye çalışmıştır. Protestoların başladığı ilk günden itibaren sessizliğini koruyan, çalışanlarının bu ne olduğu belli olmayan güruh ile karşı karşıya gelmesini istemeyen şirketimiz defalarca bizleri sükunetimizi korumamız, her ne olursa olsun bu güruh ile çatışmamamız için bizleri uyarmıştır. Şirket de bu süreçte her ne kadar gerek basın gerekse internet üzerinden madenle ilgili çalışma şartlarını anlatmaya çalışsa da maalesef bu konuda sesini duyuramamıştır.
Yanlı ve yanlış algı oluşturmak için bir araya gelen sağdan soldan toplama çadır ekibinin nerdeyse her nefesini gündeme alan medya her nedense bilimsel olarak bu işin nasıl yapılması gerektiği ile ilgilenmeyerek Doğu Biga Madenciliğe söz hakkı tanımamış ve firmayı adeta yalnızlaştırmıştır.
Bu neticenin ortaya çıkması kaynaklı ekmeklerini ve geleceklerini kaybeden bizlerin en büyük vebalini üzerine almıştır. DBM şirketi ise bu süreçte yıpranmasına ve yalnızlaştırılmaya çalışılmasına karşın çalışmaların durmuş olup olmamasını gözetmeksizin hiçbir çalışanın iş akdini fesih etmemiş ve maaşlarını 5 ay boyunca düzenli ödemiştir. Maalesef çalışanını bu kadar önemseyen ve muhafaza eden, çevre duyarlılığı tüm firmalara örnek olması gereken böyle bir şirketin devletçe korunması, gözetilmesi gerekirken 10.12.2019 tarihinde uzatılması gereken ruhsat uzatılmamış ve bu haksızlığa engel olunmamıştır. Şirket de nihayeti belli olmayan bu durumun neticesinde maalesef çalışanlarının iş akitlerini feshetmek zorunda bırakılmıştır. Buna rağmen hiç pir personelini mağdur etmemiştir.

SEBEP OLANLAR İLGİLENMİYOR
İşsiz kalan gençler de hep bir ağızdan işsiz bırakılmalarına sebep olanlara şu cümlelerle seslendi; “Hangi şartlarda istihdam edeceksiniz? Yok sa bize de aynı haksızlığı yapıp vurdumduymaz halinize dönüp en büyük çevreci rolüne bürünüp geçici olduğunuz toprakları arkanıza bakmadan terk mi edeceksiniz?’
Bizler protestoların başından itibaren gerek nerden ne için geldiği belli olmayan gruplar gerekse diğer doğa savunucusu adı altında bizleri işinden edip ceplerini dolduran bu kişilerin artık bizlere ait bu topraklarda barınmasına ve protestolarına devam etmesine göz yummayacağız. Anayasanın 49. Maddesinde belirtildiği üzere çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.  Bu esasa dayanarak hükümetimizin bir an önce şirketimizin çalışma ruhsatını yenilemesini istiyoruz. Dolayısıyla bizler de bir an önce işlerimize dönüp ekmeğimizi kazanmak istiyoruz. Ayrıca unutmayın ki işten çıkarılan sadece 200’ü aşkın çalışan değil, onların aileleri ve gelecekleri ile dolaylı olarak buradan ekmek yiyen tüm Çanakkale piyasasında iş yapan her esnaftır.”

Muzaffer Cirtel