Değeri bugün bile ölçülemeyen Troya hazinelerini 1873 yılında yaptığı kazılardan sonra yurtdışına kaçıran Alman arkeolog Heinrich Schliemann’ın o dönemde köyde kaldığı evin müzeye dönüştürme çalışmasına tepkiler çığ gibi. Bir kesim böyle bir çalışmanın hırsız arkeoloğu yücelteceğini belirterek tepki gösterirken, bir kesim ise se evinin ‘utanç müzesi’ veya ‘soygun müzesi’ olmasını istedi.
 
1873- 1890 yılları arasında kazı yaparken konakladığı Çıplak köyündeki ev yenilendi. Ancak Schliemann’ın, Troya hazinelerini kaçırdığı için köylüler bu duruma tepki gösterdi.  Öte yandan köylüler ise bu durumu gündemde tutacağı ve eve ziyarete yapılacak ziyaretlerin hazinelerin geri dönüşüne katkı sağlanacağı düşünülüyor.
Troya Ören Yeri Tevfikiye köyü sınırlarında bulunuyor. 5 bin 600 yıllık geçmişe sahip olan Troya efsanesine ev sahipliği yapıyor. Geçtiğimiz yıl Troya Müzesi tamamlandı. Burada Troya hazineleri dahil Çanakkale'deki antik kentlerden çıkan eserlerin sergilendiği Troya Müzesi, ziyaretçi akınına uğradı. Öte yanda Troya Hazinelerini Avrupa’ya kaçıran Alman arkeolog Heinrich Schliemann'ın 1873-1890 yılları arasında Troya'da kazı yaparken konakladığı Çıplak köyündeki evini proje kapsamında bir firma tarafından restore edildi. Müze önümüzdeki günlerde müze haline getirilecek. Bu durum ise köylüler tarafından tepkiyle karşılandı.
Troya Kazıları Başkanı Prof. Dr. Rüstem Aslan, evin müze değil, Osmanlı'nın gözünden, Troya ve hazinelerin öyküsünün belgeleriyle anlatılacağı bir mekan olacağını söyledi.
 
 
ESERLERİ NASIL KAÇIRMIŞ, HANGİ TARİHTE KAÇIRMIŞ, BUNLARI ANLATMAYI HEDEFLİYORUZ
Müzede Troya Hazinelerinin kaçırılış hikayesinin anlatılacağını söyleyen Çıplak Muhtarı Ufuk Göçoğlu,  "Schliemann 1873 yıllarında bu evde kalmıştır. Troya Ören Yeri'ni bulmuştur. Bu kazılar esnasında çıkarılan eserleri yurtdışına kaçırmıştır. Bu bizi üzmüştür. Ama bu olay, Schliemann'ın bu evde kaldığı gerçeğini değiştirmez. Biz bu evi restore ettirdik. Çalınan hazinelerin geri kazanılması konusunu gündemde tutabilmek için böyle bir çalışma yaptık. Turizm açısından da gelen misafirlere Schliemann'ın evini gezdirip, eserleri nasıl kaçırmış, nereden kaçırmış, hangi tarihte kaçırmış, bunları anlatmayı hedefliyoruz" şeklinde konuştu.
 
KAÇIRDIĞI HAZİNELERİN ÖYKÜSÜNÜN ANLATILACAĞI BİR MEKAN OLARAK TASARLANACAK
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Rüstem Aslan ise,  Schliemann'ın bu evde kaldığını gösteren çok sayıda belge bulunduğunu belirtti. Ancak, Schliemann'ın kaldığı evin müze olmayacağını belirten Aslan, "Bu ev, Osmanlı'nın gözünden, Osmanlı belgeleriyle Troya ve Schliemann'ın kaçırdığı hazinelerin öyküsünün anlatılacağı bir mekan olarak tasarlanacak" dedi.
 
HAZİNELERİN TÜRKİYE'YE GERİ DÖNÜŞÜNDE GÜNDEM YARATACAĞINI DÜŞÜNÜYORUZ
Evin sahibi olan İlhan Ulus ise, “Alman arkeolog Schliemann 1873 ile 1890 yılları arasında bu evde kalmış. Bu ev zamanla çöküyor. Bir sponsor firma tarafından restore edilip, tadilat yapılıyor. Tadilatı ve restorasyonu bittikten sonra burada Schliemann'ın o dönemdeki yaşantısı ve Troya'dan kaçırdığı hazinelerin macerası anlatılacak. Biz de bu macera ve ev sayesinde köyümüzün ilgi çekeceğini, Alman turistlerin gelmesini bekliyoruz. Beklentimiz budur. Schliemann bu evinin, belki de o hazinelerin Türkiye'ye geri dönüşü için gündem yaratacağını düşünüyoruz" dedi.
 
ALMAN TURİSTLER AÇISINDAN CAZİBE MERKEZİ OLABİLİR
Çıplak köyü sakinlerinden Gürcan Duran, "Schliemann o dönemde Homeros'tan etkilenerek Troya'yı aramaya çalışıyor ve o dönemde bizim köyümüzde kalıyor. Kazı esnasında da bizim köyümüzde yaşıyor. Dolayısıyla Schliemann evinin burada oluşu ve restore edilmesi ve Troya Müzesiyle bu bölge cazibe merkezi haline geliyor. Schliemann, o dönemde hazineleri kaçıran birisi olarak bilinse de, bizim köyümüzde yaşaması hem bu bölge hem de köyümüz turizmi açısından Alman turistler için cazibe merkezi olabilir. Dolayısıyla buraya turist çekebileceğimize inanıyoruz. Her ne kadar Troya'yı keşfetse de bizim açımızdan maalesef hazineleri kaçıran kişi olarak anılıyor. Biz bunun bilincindeyiz. İnşallah köyümüze ve bölgemize hayırlı olur" dedi.
 
BİZ TÜRK HALKI OLARAK BU DURUMA İYİ BAKMIYORUZ
Çıplak köyünde yaşayan Remzi Kansu ise Schliemann'ın köylerinde yaşadığını, büyüklerinin hep kendilerine anlattığını belirterek, "Schliemann'ın evi köyümüze kesin katkı sağlar. Bir büyük arkeoloğun burada çalışıp, burada yaşaması, bu köyü güvenilir bilmesi bizim Türk insanı olarak olmayabilir, ama bir Avrupalının, bir Alman'ın kesin dikkatini çeker ve katkısı da olur. Troya hazinelerini kaçırdığı için biz Türk halkı olarak kendisine kızıyoruz. Bize göre hırsızlık yaptı. Ama bir yabancıya, Alman'a göre bu bir başarı. O halk Schliemann'ı sever, ama biz Türk halkı olarak bu duruma iyi bakmıyoruz. Turist gelecek ve köye katkısı olacak" dedi.
 
KONU HAKKINDA ÖZEL BİR BİLGİYE SAHİP DEĞİLİM
Konuyla ilgili sosyal medya hesabından bir açıklama yapan Troya Müze Müdürü Rıdvan Gölcük, “Schliemann'ın kazılar sırasında Çıplak Köyü'nde ikamet ettiği evin (?) Müze olması ile ilgili yapılan tartışmaları okudum. Konu hakkında özel bir bilgiye sahip değilim. Geçen haftalarda yazdığım bir yazı ile küçük bir katkı sağlamak isterim. Aslında bu girişim Schliemann'ın evine dair bölgede yapılan ilk girişim değil. 80'lerde Tevfikiye Köyü'nde tamamen turistik bir atraksiyon olarak biri Mustafa Aşkın tarafından yapılan diğeri Uluarslan kardeşler tarafından yapılan iki Schliemann evi var. Dediğim gibi bunlar turist çekmeyi hedefleyen ticari girişimler. Ben de bu hikayeyi araştırmış ve kaleme almıştım. Mustafa Bey ile bu konuda sohbet ederken yaklaşık 40 yıl Tevfikiye Köyü'nde işlettiği "Schliemann'ın Evi" şimdi ne oldu diye sormuştum. Ve o tarihi cevabı almıştım:‘Geçen sene kaldırdım” dedi. “Müze açılınca (Troya Müzesi) dedim ki, bu tahta kulübe artık fonksiyonunu yitirdi. Şimdi Troya Müzesi var. Sahte müzelere gerek yok! ‘
 
Mustafa Bey'in bu cevabını sizlerle paylaşmak istedim. Dediğim gibi konu hakkında hiçbir özel bilgiye sahip değilim. Müzecilik açısından genel bir değerlendirme yapmak gerekirse; müzelerin sergi dilini, planını görmeden kesin bir hükümde bulunmak kolay değil. Diyelim ki "II. Dünya Savaşı Müzesi" adında bir müze açılıyor olsa bu Müze'nin II. Dünya savaşını öveceğini düşünemem. Bir Schliemann müzesi açılacak mı bilmiyorum ama şayet açılırsa Troya'dan eser kaçırma öyküsünü ve sonrasında verdiğimiz hukuk mücadelesinin burada anlatılmayacağını düşünemem. O yüzden projeyi görmeden konuşmak erken olabilir. Yeri gelmişken Troya Müzesi sergisinde yer alan "Yitik Miras" bu konuyu çok ustalıkla anlatan, küratoryel olarak son derece başarılı bir bölüm. Hala görmediyseniz bekleriz efendim” ifadelerini kullandı.

Nazif Cemhan Şen