Ayvacık ilçesine bağlı Küçükkuyu beldesinden Balıkesir’e doğru uzanan körfez kısmının değeri her geçen gün artıyor. Çoğu İstanbul olmak üzere İzmir ve bölgeden birçok insanın burada yazlığı bulunuyor. Yazın nüfusu hızla artan bölgede daha çok tatil evleri bulunuyor. Bölge bu yüzden son zamanlarda zeytin ağaçları içinde yapılan villalarla gündeme geldi.
 
Doğal  güzellikleri, eşsiz manzaraları, vazgeçilmez deniz keyfiyle Çanakkale tatilcilere unutulmaz anlar yaşatıyor. Çanakkale’nin güzellikleri çevre illere de yansımış olacak ki Balıkesir’de de Çanakkale’yi aratmayacak güzellikte tatil beldeleri bulunmaktadır. Özellikle İstanbul’dan gelen tatilciler tarafından sıkça tercih edilen Çanakkale- Balıkesir hattı vatandaşlara unutulmaz bir tatil geçirmelerine olanak sağlıyor. Fiyata kalite bazlı baktığınız zaman bu hatta yapılan tatil fiyatları cebi de yakmıyor. Çanakkale’den  ve Balıkesir’in Ayvalık ilçesine kadar uzanan yaklaşık 164 kilometrelik sahil şeridinin her bir alanı vatandaşlar için tatil imkanı sunuyor.
ZEYTİNYAĞI CENNETİ ALTINOLUK
Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinden çıktığınızda hemen karşınıza Altınoluk gelmekte. Altınoluk denilince, ilk akla gelenler: oksijeni bol, çam kokulu havasını içinize çekin, farkı hissedin. Ancak: özellikle yörenin aşırı sıcak olmaması, aşırı sıcakları tercih eden yabancı turistlerin ilgisini çekmemektedir. Yani: Altınoluk yöresinde, bu bölgenin diğer yöreleri gibi, yabancı turist göremezsiniz. Bunun en büyük sebebi: bölgede, 5 yıldızlı otel ve tatil köylerinin, güneydeki kadar yoğun olmaması, havanın aşırı sıcak olmaması, denizin pek fazla sıcak olmamasıdır. Burada, Ege denizi, güneydeki Akdeniz’e oranla daha serindir. Sonuç olarak, Altınoluk, Türkiye’nin orta dereceli bir tatil beldesidir denilebilir.
Yöredeki ilk yerleşimin, antik dönemde: şu andaki yerleşimin kuzeyindeki tepe üzerinde olduğu sanılmaktadır. 1920’li yıllara kadar “Papazlık” olarak bilinen bu köydeki ilk yazılı kayıtlar: Osmanlı döneminde, 16’ncı yüzyıl başlarında, Kanuni Sultan Süleyman dönemine kadar uzanmaktadır. Yani: burada, günümüzden 450 yıl öncesine ait bir yerleşim bulunduğu bilinmektedir.
Tabii, bu tarihi daha gerilere de götürmek mümkündür. Çünkü: Troya-Dikili arasındaki Ege denizi kıyı bölümü: antik dönemde “Işıklar sahili” olarak bilinmekte ve bu bölgede, yoğun yerleşim görülmektedir.
Evet, biz bilinen yani yazılı kaynaklara dayalı tarihi verilerle tarihi süreç içindeki gezimizi sürdürelim. Söylediğin gibi, Osmanlı döneminde burada bir yerleşim var ve bu yerleşimde “Söğütlü Yörükler” in oturdukları biliniyor.
Ancak, 1800’lü yılların başında, özellikle Midilli adasından anakaraya gelen Rumlar, yörede, zamanla çoğalmışlar ve Rum nüfus, etkin hale gelmiştir. Yine de, gerek Türk nüfus ve gerekse Rum nüfus, yıllar boyunca, yörede barış içinde yaşamışlardır.
Özellikle: o dönemde, birlikte yaşayan bu iki kültürün yaşam alanı olan “Altınoluk köyü”, Bursa resmi makamları tarafından, kentsel SİT alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Bir kısım önemli konaklar, restore edilerek, günümüze ulaştırılmıştır. Yine bu köyün hemen güneyinde, 1994-1997 yılları arasında yapılan “Antandros” tiyatrosu, bölgenin önemli bir kültür ve sanat merkezi haline gelmiştir. Burada, her yıl Temmuz ayı sonu ve Ağustos ayı başında: festival düzenlenmekte ve bu etkinliklerde çeşitli konserler verilmektedir.
Evet, yazılı tarihi, 450 yıllık olsa da, yazılı olmayan tarihi binlerce yıl öncesine giden Altınoluk yöresi, yazının başında belirttiğim gibi, gerek doğal ve gerekse tarihi özellikleriyle, ziyaretçi çekmektedir.
Altınoluk, tam bir zeytinyağı cennetidir. Bu nedenle, halis zeytinyağından yapılan yemekler tercih edilmelidir. Bunların başında ise: börülce suyunda pişirilen tarhana çorbası, zeytinyağlı yaprak sarması gelir. Köylere çıkarsanız: koruk suyu ve karadut suyu içmelisiniz. Altınoluk yöresinde, Türkiye’de içebileceğiniz en iyi zeytinyağını bulup satın alabilirsiniz ki, bence almalısınız. Hatta, bu zeytinyağını, kahvaltıda kullanırsanız, alışkanlık haline gelir ve bağımlılık yapar, yani o derece lezzetlidir.
Bunun yanında, yörede: zeytin sabunu, zeytin şekeri ve bu tür birçok obje satılmaktadır. Yani, bir anlamda İsparta’nın gül ürünleri gibi, burada da zeytin ürünleri satılıyor.
ALTINOLUK PLAJLARI
Altınoluk yöresinde, birçok “mavi bayraklı” plaj bulmanız mümkündür. Ayrıca, bölgede çok sayıda “koy” bulunur. Sahil şeridinin toplam uzunluğu: 43 km. dir. Bu sahil şeridi: Mıhlı çayı ile Kuruçay arasındaki bölümde uzanır. Fener burnunda: deniz feneri var.
Evet, Altınoluk plajlarında, her türlü su sporları etkinliklerini de bulmanız mümkündür. Ayrıca, ilçe merkezinde bulunan teknelerle anlaşarak, körfezde mavi tura çıkmak ta mümkündür. Altınoluk yöresinde, 10 civarında plaj bulunduğu söyleniyor ve bunlardan 7 tanesi mavi bayraklıdır. Sonuç olarak: Altınoluk plajları her ne kadar temiz ise de, söylediğim gibi, deniz Akdeniz kıyılarına nazaran biraz serindir, deniz kestanesi bulunmaktadır ve yosun da görülür. Denizi kullanmak isteyenler, bu özellikleri bir arada kabullenmelidirler.
 
HASAN BOĞULDU GÖLÜ
Burası, yıllardan bu yana anlatılan bir efsane ile önem kazanmaktadır. Bu nedenle, efsaneyi bilmenizde yarar var. Evet, efsane şöyledir: “bir zamanlar, bu yöredeki bir aşiret ağasının kızı Emine ile, yine bu yörede, ovadaki yerleşimcilerden Hasan isimli bir delikanlı birbirlerine aşık olurlar. Fakat: bölge töreleri, bu iki gencin evlenmesine izin vermez. Bunun üzerine, bölge ileri gelenleri toplanırlar ve bu iki gencin evlenebilmesi için, bir kısım sınavların yapılmasına karar verirler. Bu sınav gereği: delikanlının, 40 okkalık bir tuz çuvalını, sırtında, hiç indirmeden, dağa çıkarması istenir. Çünkü: aşirette bulunanlar, aynı ağırlıktaki tuz çuvalını, hiç indirmeden, ovadan, dağa götürebilmektedirler. Hasan: tuz çuvalını sırtlanır ve ovadan, dağa çıkmaya başlar. Ancak, havanın sıcaklığı nedeniyle, aşırı terler ve bu yüzden tuz çuvalı, terli sırtında derin yaralar açar. Yarı yola geldiğinde ise, daha fazla gidemeyeceğini anlar ve kendini, yakındaki göle atar ve ölür. Bu sırada, Hasan’dan uzun süre haber alamayan Emine, gölde, Hasan’ın yemenisini bulur ve dere kenarında, terk edilmenin üzüntüsüyle, bu yemeni ile kendini asarak intihar eder.
Evet: efsane böyle. Efsanede, açık bırakılan nokta, Hasan’ın göle girerek, bilerek canına mı kıydığı, yoksa gölde bilmeden boğulduğu mu? Bu bilinmemektedir. Ancak: günümüzde, bu gölün ismi “Hasan boğuldu” gölü olarak bilinmekte ve bu efsane anlatılmaktadır, hatta: burada göle girerek serinlemek isteyenler, gölün bekçisi tarafından boğulabilecekleri konusunda uyarılmaktadırlar.
 
SÜTÜVEN ŞELALESİ
Sütüven kelimesinin anlamı “zıplayan su” demektir. Şelale: Zeytinli beldesinde bulunmaktadır.
Çanakkale tarafından, sahil yolunu takiben geldiğinizde, önce Altınoluk ve sonra, Edremit yolunu takip ettiğinizde ise, Zeytinlik sapağına varılıyor. Zeytinli beldesinde, Sütüven şelalesi tabelasını takip ederek, şelaleye ulaşabilirsiniz. Belde ile şelale arasındaki yol üzerinde, yöre köylülerince satılan yöresel ürünleri tatmayı unutmayın, hoşunuza gidenleri satın alabilirsiniz. Bence, özellikle, çam veya çiçek balı, zeytin yağı düşünebilirsiniz. Şelalenin suları 8 metre yükseklikten düşmektedir. Şelale bölgesinde, gerek görüntü ve gerekse derenin coşkulu sesi, ortamın en büyük özellikleridir.
 
PINARBAŞI
Altınoluk-Edremit karayolunun 20’nci km. de, yoldan sapıp Zeytinli köyü istikametinde ilerlediğinizde, köy çıkışındaki köprüden çıkıp, Beyoba köyüne ulaşmalısınız. Beyoba köyünden 2 km. ilerlediğinizde, Pınarbaşı yöresine varacaksınız. Güre köyü sınırları içindeki Pınarbaşı, Akçay’a 6 km. uzaklıktadır.
Burası: Hasan Boğuldu şelalesi, Sütüven şelalesi ve muhteşem güzel piknik alanları bulunan bir yerdir. Hatta, bunların yanında, yöresel ve organik yetiştirdikleri ürünleri satan yöre köylülerini de görebilirsiniz.
Pınarbaşı: özellikle, çam ağaçlarının gölgesinde, muhteşem bir su sesi ile etkileneceğiniz bir yer olarak önem kazanıyor. Buradaki alabalık restoranlarında alabalık yemeyi unutmamalısınız. Hatta: en uç bölüme kadar gidip, kayaların arasından büyük bir hızla akan daha doğrusu fışkıran suları da görmelisiniz.
 
ANTANDROS ANTİK KENTİ
Avcılar köyü yakınlarındadır. 220 metre yükseklikte bir tepenin üzerindedir.
Burası, Altınoluk yöresindeki bir antik yerdir. İlçe merkezinin doğusundadır. Ancak, toprak üzerinde çok az kalıntı görülmektedir, çünkü resmi arkeolojik kazılar yapılmamıştır. Bölge: SİT alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.
Evet, tepenin üst kısmında bir kale kalıntısı ve batı yamaçlarında ise mezar kalıntıları görülmektedir. Özellikle, tepedeki kale bölümü ilgi çekmektedir ve Antandos halkının, bir saldırı durumunda buraya sığındığı sanılmaktadır.
 
TAHTAKUŞLAR KÖYÜ
Altınoluk-Akçay arasında, yolun 15’nci km. dedir. Akçay yönünden gelişte ise, 5’nci km. dedir. Tahtakuşlar köyünün hemen girişinde bir müze bulunuyor. Bu müzede: Orta Asya bölgesinden Anadoluya göçen Türkmen oymaklarının kültür geçmişi, giysileri, günlük kullanım eşyaları, el aletleri, halılar, kilimler ve bu tür objeler sergileniyor. Güzel bir müze, zaman ayırıp gezmenizi öneririm. Çünkü: UNESCO, 1994 yılında, bu müzeye destekleme ödülü vermiş ve onurlandırmıştır.
Nazif Cemhan Şen