İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından düzenlenen Altın Eller El Sanatları Festivali’nde birbirinden usta sanatçılar Çanakkale’ye gelerek hünerlerini sergiledi. Düzenlenen festivalde sığır ve manda boynuzlarını, gümüş ve pırlanta gibi taşlarla işleyerek takılara dönüştüren usta Mehmet Atışan, mesleğini anlattı.
16 yaşından beri işini severek yapan ve her boynuzdan elde ettiği takıların sadece tek ve benzersiz olduğunu dile getiren usta Mehmet Atışan, pırlanta, altın ve gümüş işçiliği hakkına eğitim aldığını aldığı eğitim nedeniyle takılarının zarafet içerdiğini dile getirdi.

İşine olan sevgisinden bahseden usta Mehmet Atışan, “Ben 1953 esas Kırıkkale doğumluyum. Köken olarak Kuzey Karkaslı Dağıstanlıyım. Bizim kültürümüzde var fakat tarihin derinliğinden gelen bir sanatı icra etmekteyim. Adem peygamberden günümüze kadar boynuz her yerde kullanılmıştır. Kadeh olarak kullanılmış, iğne şekline getirilerek büyük delikler açılarak onlar kullanılmış. Bizde Türklerde ok atma yüzükleri, zikir olarak kullanılmış. Huni olarak kullanılmış. Boynuz çok çeşitli yerde kullanılıyor. Aynı zamanda Kuzey Kafkasya’da bileklik olarak ta kullanılıyor. Güzel dokular meydana çıktığı için ben bunları takıya dönüştürdüm. Altın üzerine patentim var. Altın tekniği ile çalışıyorum. Pırlanta konusunda da yetki belgem var. Üç işçilik bir araya geldiği için ürünler bu kadar zarif ve güzel oluyor. Gümüş ve savat işçiliği var. Savat işçiliği pek bilinmiyor. Aslında gümüşe zarafet veren savattır. Gri, lacivert ve siyah renk olarak üç renk ile çalışıyorum. Benim bütün zamanımı boynuz işletmeciliği alıyor. Çünkü üretimi gayet zordur. Pırlantaya benzemiyor. Üretime girene kadar üç kere dezenfekte ediliyor. Çünkü hayvandan insana geçecek mantar, uyuz hastalığı var bunları önlemek içinde içine çeşitli materyaller karıştırarak onlardan arındırılıyor. Ne dokuyu bozuyorum ne de renkleri bozuyorum. Önce insan sağlığı ön palanda ardından sanatı sanat olarak icra ederiz. Satış amacını düşünmeyiz. İsteyen alır isteyen almaz. Biz sanatçılar sanatı sanat için içre ederiz. Üç prensibimiz vardır. Ham maddeye olan saygımız sonsuzdur. Allah bizi tek ve benzersiz yatağı gibi hayvanların boynuzlarını da tek yaratmıştır. Bu yüzden yapılan eserler dünya üzerinde tektir. Severek çalışırız. Eşimi sevmem işimi sevdiğim kadar işin gerçeğini söyleyeyim. Cenabı Allah’ın 99’ncü ismi es-Saburdur. Sabırla işleriz. Onun içinde ürünlerimiz bu kadar güzeldir” diye konuştu.

Kültürü Olmayan Bir Millet Yok Olmaya Mahkumdur
Konuşmasına devam eden Usta Atışan, “Çalışma tekniklerimiz de bir kısım ürünlerimiz Çatal höyükten günümüze kadar gelmiş olan Türk motiflerinin sterilize edilmiş halidir. Takıya dönüştürülmüş halleridir. Sabrı olmayan insan el sanatlarını icra edemezler. Cenabi Allah’ın bir vergisi bize bizim de rızık kapımız boynuz üzerinedir. Ama unutulmuş olan el sanatlarını gün yüzüne çıkardık. Sın temsilcilerinden bir tanesiyim. Benden sonra bu işi yapacak pek kimse yok. Bu iş eğitim ile olmaz uzun süre yanımızda çalışması gerekir. Kültürü olmayan bir millet yok olmaya mahkumdur. Oda kültürümüzde vardır. Biz bugün bakıyoruz Pers İmparatorluğundan başlıyor, Osmanlı’ya kadar bir kültür hazinesi var. Bizim kültürümüzden haberimiz yok. Bizler son temsilcisiyim. Çocuklarda bu sabır yok. Ellerinde telefon ve tablet olduğu için öğrenme imkanları da yok” dedi.

Damla Şener Okdaş