Yıldız konuyla alakalı yaptığı yazılı açıklamada; “Yargıtay'ın ev sahipliğinde Yargıtay'ca belirlenen mekan olan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Kongre ve Kültür Merkezinde gerçekleştirilecek olan 2019-2020 yılı adli yıl açılış törenine mensubu olduğum Çanakkale Barosunun da dahil olduğu bazı baroların katılmama kararı bizleri şaşırtmamış ama bilgi kirliliğini ortadan kaldırmak, yargı bağımsızlığıyla toplantı salonun ne ilgisi var diye merak eden vatandaşlarımızı aydınlatmak adına açıklama yapmak zarureti hasıl olmuştur. Söz konusu Kongre ve Kültür Merkezi kamu kurumlarının ve sivil toplum kuruluşlarının yapacağı organizasyonlarda, toplantılarda ve konferanslarda kullanması için inşa edilmiş olup, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin bahçesinde yer alan Millet Camii, Millet Kütüphanesi, Sergi Salonu gibi tamamen halka açık, Külliyenin yürütmeye ait idari birimlerinden (binalarından) bağımsız bir yapıdır. Ayrıca adli yıl açılış töreninin ev sahibi Yargıtay olup, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan törene yürütmenin temsilcisi olarak ve Yargıtay'ın misafiri olarak katılacaktır.
Adli yıl açılış töreninin Yargıtay'da yapılması gibi bir yasal zorunluluk yoktur. Daha önce 2001-2002 adli yıl açılış töreni de Yargıtay'ca belirlenen -yürütmenin parçası olan Dışişleri Bakanlığına ait- Devlet Konuk Evinde yapılmış, o tarihte AK Parti Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in, Barolar Birliği Başkan'ı Özdemir Özok'un, yargı mensuplarının ve devlet erkanının katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Yargıtaya ve adli yıl açılışına ilişkin iddialar tümüyle haksız olup, bu söylemlerle söz konusu barolarca yargının tarafsızlığı bizzat ihlal edilmiş, savunma siyasallaştırılmaya çalışılmıştır.
Sergilenen tutum ile söz konusu barolar kendilerini tarafsız ve bağımsız, törene katılacak olan baroları, hakim ve savcıları taraflı ve bağımlı ilan etmiştir. Yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını bu kadar basite indirgemek sığ bir bakış açısı olup, törene katılacak olan yargı mensuplarının vicdani kanaatini bu şekilde sorgulamak vicdani değildir. Gezi olaylarında ‘Geziyi’, 2017 referandumunda ‘Hayır Kampanyasını’ destekleyen, ana muhalefet partisi ile zaman zaman adeta söylem birliğinde olan bazı barolar öncelikle kendi tarafsızlıklarını sorgulamalıdır. Baro başkanları kendi şahsi görüşlerini ifade ettiklerinin, beyanlarının baro mensuplarını bağlamadığının; barolar, baro başkanların eylem ve söylemeleri nedeniyle artık mensuplarının barolara aidiyetini sorgular hale geldiğinin farkına varmalı ve bu yanlıştan dönmelidir. Hukuk her türlü ideolojinin üzerindedir, üst kimliktir. Baro başkanları bu sorumlulukla hareket etmeli, siyasi görüşleri ve kimlikleri hukukçu kimliklerinin önüne geçmemelidir.”
 
 


Kaynak: Haber Merkezi