Ziraat Odası Başkanı İsmail Kaya, geçmiş yıllarda yaşanan hastalıklar aynen devam  ettiğini belirterek, “ Ama üreticilerin geçmiş yıllardan çıkarttıkları dersler var ve hastalığı arazilerine sokmuyorlar.  Öyle güzel çalışmalar yapıyorlar ki geçmiş yıllarda çıkarttıkları derslere de önüne koyarak, hastalıklarla mücadele noktasında başarılı bir yıl gidiyor” dedi.
Üreticilerin sorunlarını bir radyo programında anlat İsmal Kaya, çözüm önerileri hakkında da görüşlerini paylaştı. Kaya, “Biz onlara destek olmak açısından kendi bölgemizdeki üreticilerimize de destek olma açısından ve bu konuyu gündeme getirme açısından basında da, normal köy toplantılarında da, kahve toplantılarında ve kendi yapmış olduğumuz toplantılarda da defalarca gündeme getirdik” ifadelerini kullandı.
TÜKETİCİLERİMİZE DE İŞLER DÜŞTÜĞÜNÜ DÜŞÜNÜYORUM
Domates fiyatlarına değinen Ziraat Odası Başkanı İsmail Kaya,  “Kış aylarında sebze ve meyve fiyatlarının, yüksek fiyatlara çıkmasında ciddi şekilde kamuoyunda   ses getiren ve Tüketici tarafından sıkıntılı söylemleri olan ki   şu anda Tüketici kanadında bir sessizlik hakim.  Tüketici kanadında ne hakim ona bakacak olursak, Tüketici kanadında Domates şu anda tarlada 50 kuruş, 60 kuruş, 70 kuruş. Domatesin, ürünün kalitesine göre  değişiyor. Ama  şu anda biz tarladan 1 liraya tarladan domates veremiyoruz.  Bu, tabi ki tüketici için daha ucuz ürün yeme noktasında domates elde ettiler., daha hesaplı yeme noktasında iyi bir şey. Ama  aynı şeyi üretici için söyleyemeyeceğim. Domates üzerinden konuşacak olursak ciddi maliyetleri olan bir şey. Dolayısı ile bunun hiçbir zaman için bizim domatesi tarladan 5 liraya, 6 liraya satalım beklentisi üreticide hiçbir zaman olmadı. Bundan sonra da olmaz. Ama biz 50 kuruşa da tarlamızdan eğer bir domatesi vermek zorunda kalıyorsak işte burada sorun var demektir.  Bu sorunu nasıl çözeceğimizi konuşmamız gerektiğini düşünüyorum.  Burada Tüketicilerimize de işler düştüğünü düşünüyorum” şeklinde konuştu.
ÜRETİCİLERİN GEÇMİŞ YILLARDAN ÇIKARTTIKLARI DERSLER VAR
Ziraat Odası Başkanı İsmail Kaya, çiftçinin tecrübesi ile bu hastalıkları asgariye indirdiğini belirterek, “Hastalık var.  Aslında geçmiş yıllarda yaşanan hastalıklar aynen devam ediyor. Ama üreticilerin geçmiş yıllardan çıkarttıkları dersler var ve hastalığı arazilerine sokmuyorlar.  Öyle güzel çalışmalar yapıyorlar ki geçmiş yıllarda çıkarttıkları derslere de önüne koyarak, hastalıklarla mücadele  noktasında başarılı bir yıl gidiyor.  Ama önümüzdeki günlerde bilmediğimiz, tanımadığımız veya bizim tanıdığımız ama geçmiş yıllarda kullandığımız ilaçlama yöntemleri işe yaramadığı noktada, yine hastalıklarla mücadele noktasında üreticilerimiz her zaman başarısız bir şekilde karşı karşıya başarısız da kalabilir.  Ama bizim temennimiz bitki koruma, yani zirai mücadele noktasında, üreticilerimizin hastalıklarla mücadele noktasında,  başarılı olması demek,  ürünün pazarda daha uygun satılması demek. Ama domatesin tarladan 50 kuruş, 60 kuruştan çıkması üreticiyi memnun edecek bir şey değil. Bunun 1 Lira 1.25 lira civarında tarladan çıkması üreticiyi memnun edebilir.  Ama 50 kuruşa,60kuruşa,70 kuruşa üreticinin tarladan malını pazarlaması demek, maliyetini alması, emeğini alması demektir” ifadelerini kullandı.
DEPOYA KOYMAK KADAR DA NORMAL BİR ŞEY YOK
Geçtiğimiz yıl yaşanan Patates ve soğan sıkıntılarına da değinerek örnekler veren ve yapılan depolanmaları doğal karşılayan Başkan İsmail Kaya, “Unutmayalım ki biz zarar etmeyelim zaten çok para kazanmayı hedeflemiyoruz.  Zarar edince işte o zaman biz sıkıntıya düşüyoruz.  Nasıl sıkıntıya düşüyoruz?  Önümüzdeki yıl sermayemizin kalmaması demek ve önümüzdeki yıl da üretim olmayacak demek. Zaman zaman fiyat artışları üretimin azlığından meydana geliyor.  Bunu da bu yıl yaşadık.  Patateste soğanda yaşadık ve depo kovalamaya başladık.  Millet daha fazla kazanabilmek için tabi ki deposuna koyacak.  Elinde imkanında varsa, bunu ticaret erbabı da üretici de malını daha iyi fiyata satabilmek için depoya koymak kadar da normal bir şey yok.  Fakat domateste, biberde, kavunda depolama diye bir şey yok.  Ürünü hasat edince bunu belli bir süre içinde satmak zorundasınız. Şu anda Domates de Kavun da biber de ve bölgemizde yetişen diğer ürünlerde çiftçiler bir an önce malını satıp kazancını cebine koymak istiyor” şeklinde konuştu.
 
 
ÜRETİCİ ÜRÜNÜNÜ DİKERKEN FİYATININ BELLİ OLMASI LAZIM
Üreticinin korunmasını  için tavan ve taban fiyatların bakanlık tarafından belirlenmesi gerektiğini vurgulayan Kaya,  “Dünyada beşinci sıradayız üretimde ve ciddi bir üretim ülkesiyiz.  Biz de bunu nasıl kara dönüştürebiliriz ve bu ürünlerimizi nasıl satabiliriz’in peşinde olmamız gerekiyor.  Zaman zaman pazarlarda ürünlerin fiyatı pahalı olduğu ve zaman zaman da bugün de olduğu gibi ürünlerin daha ucuz fiyatlarda satıldığı konuşuluyor. Bizim bunun önüne geçmemiz gerekiyor.  Bunun önüne geçmemiz için de belli adımlar atmamız gerekiyor. Bu adımları da kim atacak? Bu adımları bakanlık atacak.  Üretici ürününü dikerken fiyatının belli olması lazım. Bunu şimdi bir iki tane haberde gördüm.  Bakliyat türü ürünlerde, buğday gibi, mısır gibi, arpa gibi ürünlerde çiftçi dikmeden önce Bakanlık fiyatını açıklayacağını söyledi ki bu iyi bir adım. Ama biz bunu sebzede de dikimi yaparken haşatını kaça satacağımızı aşağı yukarı bilmemiz gerekiyor. Bazı ürünlerde eğer ki üreticiyi de korumak istiyorsanız, tüketiciyi de korumak istiyorsanız, taban- tavan fiyatı diye bizim üzerinde ciddi şekilde çalıştığımız, bunu bakanlığa da rapor ettiğimiz, kendi birliklerimize de rapor ettiğimiz ve bunu zaman zaman da anlatacağımız programı gündeme alınması taraftarıyım. Yani üretici  domates mi üretti, ürettiği domatesin maliyet hesaplarının bir şekilde bilir kişiler tarafından yapılarak, üreticinin zarar etmeyeceği taban fiyatının oluşturulması gerektiğini düşünüyorum.  Yani ne olmalı? Ne olursa olsun domates 1 Liranın altında tarladan satılmasın” dedi.
NEYE GÖRE ÇANAKKALE EN YAŞANILABİLİR KENT İLAN EDİLDİ
Çanakkale’nin yaşanılabilir bir şehir olarak devam etmesi için marka olacak hamleler atılması gerektiğini vurgulayan İsmail Kaya, “Derginin bir tanesi Çanakkale’yi en yaşanılabilir kent ilan etti. Neye göre Çanakkale en yaşanılabilir kent ilan edildi. Geçen sene Çanakkale kaçıncı sıradaydı, önümüzdeki yıl kaçıncı sırada olacak.  Geçen yıl kimi birinci seçtiler, ondan önceki yıl kimi seçtiler. Bunların hepsine bakmak gerekiyor. Bazı şeyleri sorguluyorsun. Neye göre seçtiler. Eğer ki bazı konularda marka olmak istiyorsak, marka olacak hamlelerde yapmamız gerekiyor. Daha sağlıklı gıda, daha sağlıklı hava, daha sağlıklı su, daha sağlıklı toprak bizim bunların hepsine sahip çıkmamız gerekiyor. Bazı şeyler tartışmadan bundan sonraki yıllarda da Çanakkale’nin en yaşanılabilir kent olmasını önün açık ara açılması bizim en büyük hayalimiz.En yaşanılabilir kent olarak biz bunu çok iyi noktalarda tutabilirsek o zaman bizim bazı şeylerimizin de değeri artacak. Burada yaşamanın bir bedeli olacak. Bizim bu markayı yaratmamamız gerekiyor. Çanakkale yerelinde konuşacak olursak, üretimimizle, havamızla her şeyimizle bizim daha kaliteli olduğumuzu açık ara kanıtlamamız gerekir” ifadelerinde bulundu.
AKLIMIZI BAŞIMIZA ALMAMIZ GEREKİYOR
Herkesin kendine çeki düzen vermesi gerektiğini söyleyen Kaya,Üreticilerimizin sorununa gelecek olursak.  Üreticilerimizin sorunu kesinlikle yerinde tespitlerle yapılması gerekir. Ben tekrar altını çiziyorum.  Bu sektörde finansçısından tutun, tedarikçisine kadar bu sistemin beslediği çok sektör var. Ciddi şekilde işçi çalıştıran sektör, ciddi şekilde hammadde kullanan sektör. Aynı hammaddelerini önümüzdeki yıllarda bir kez daha kullanıyorlar. Ciddi şekilde, makine ekipman kullanılan bir sektör, ciddi şekilde kredi kullanan sektör. Üretimin yüzde 70’i, 80’i kullanılan kredilerle oluyor.  Bizim finansçısından tutun, tedarikçisine kadar aklımızı başımıza almamız gerekiyor. Ben duyuyorum bazı üreticilerden ‘bankaya gittik bizi oyalıyorlar’ Neden? Çünkü geçen sene şu kadar kredi almıştık ama şimdi busene vermiyorlar. Mutlaka oradaki bankacı sıkıntı görüyor. Bizim böyle dönemlerde kendimize çeki düzen vererek, üreticinin yanında olacak adımlar atmamız gerekiyor. Tedarikçi firmalar ciddi şekilde üreticinin yanında olması gerekiyor. Daha az karlarla, daha iyi ürünleri üreticiye nasıl ulaştırabiliriz noktasında birlikte hareket etmeleri gerektiğini yine altını çize çize söylüyorum” şeklinde konuştu.
BU ÜRETİCİ OLMAZSA SENDE OLAMAYACAKSIN
İsmail Kaya, üreticiyi korumak için sürekli gündem yaratacaklarını söyleyerek,Meyve sulukta fiyat 40 kuruştu, 50 kuruşu çıktı. Bizim hedefimiz 70 kuruşlar, 80 kuruşlar meyve sulukta özellikle. Sahaya inmeden bunun ne kadar zor toplandığını, bu ürünlerin ne kadar zor yetiştiğini, yağmurun bu ürüne zarar verdiğini, dolunun bu ürüne zarar verdiğini, sıcağının bu ürüne zarar verdiğini görmemiz açısından ve önümüzdeki yıllardaki dikim planlamalarımızı daha iyi yapmamız adına, ürünlerimize daha iyi bakmamız adına bizim meyve sulukta özellikle 70, 80 kuruşların konuşuluyor olması lazım. O 200 CC’lik ufak meyve suların bundan 4-5 sene önce sanayiciler 40 kuruşa meyve suluk toplarken, meyve suları oda 50 kuruş, 60 kuruştu. Şimdi bakıyorsun o  2 liraya satılıyor, meyve suluğu yine 40 kuruşa almaya çalışıyorlar. Sanayici sen karını arttırdın, fiyatını artırdın bundan 4-5 sene önce aldığın fiyattan daha niye almaya çalışıyorsun. Bu üretici olmazsa sende olamayacaksın. Bu üretici bunu üretmezse, ‘ben bu işten çıkacağım’ derse sende bu işte olamayacaksın. Sen marketteki fiyatları artırıyorsun. 60 kuruşluk şeyi 1.80 ile 2 liraya marketlerde fiyatın var. Meyve suluk fiyatını neden 40 kuruşlarda tutmaya çalışıyorsun. Biz bunu gündeme taşımaya çalıştık.  Bizim için çok önemli bir konu meyve suyu özellikle meyve üreticilerimiz için ciddi şekilde önemli bir konuydu. Bu konuyla alakalı bizi Bursa’dan arayanlar oldu. Yardım isteyenler oldu. O bölgelerdeki odalarımızın da ciddi şekilde bu yönde sıkıntıları vardı.  Biz onlara destek olmak açısından kendi bölgemizdeki üreticilerimize de destek olma açısından ve bu konuyu gündeme getirme açısından basında da, normal köy toplantılarında da, kahve toplantılarında ve kendi yapmış olduğumuz toplantılarda da defalarca gündeme getirdik.  Bundan sonrada hangi ürünümüzde sıkıntı varsa biz bağırmaya, gündeme getirmeye devam  edeceğiz. Çünkü bizim işimiz bu. Gündem yaratacağız. İnşallah yarattığımız bu gündemle üretici lehine sonuçlar çıkar diye düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
İsmail Kaya açıklamalarına şöyle devam etti: “Bu yıl iyi bir yıldı.  Geçmiş yıllarda sıkıntı yaşadığımız zamanlar oldu. TMO ile alakalı. TMO  bir tüccar edasıyla  üreticinin yanında ben varım. TMO’da diyelim 1 lira ürün. Bunu 1 liranın üzerinde satabilirseniz satın. Ama satamazsanız ‘ben buradayım kardeşim’ diyip köy köy gezmeleri gerekirken, ne yazık ki onlarda klimalı odalarından dışarı çıkmaya canları istemiyor. İşlerinin o olduğunu unutuyorlar. Bu yılı bölgemizde değerlendirecek olursak buraya gelen arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Alım noktalarında güzel alım yaptılar. Ben bu sene bölgemizde ki çalışanlardan memnunum ama geçmiş yıllarda biz bu konularda da sıkıntılar yaşadık. Bu sıkıntılarımızı da gerekli yerlere ilettik. Önümüzdeki yıllarda da TMO fiyatını erken açıklar. Tek noksanımız şuydu TMO’nun köy köy dolaşması gerektiğini düşünüyorum. Köy köy’de dolaşıp ‘benim fiyatım şu, bu fiyatın üzerinde ürün pazarını bulabilirseniz satın. Bu fiyatın üzerinde satamazsanız ben devletim, ben sizin malınızı almaya talibim, kesinlikle malınızı heba etmeyin ben sizin malınızı kaldıracağım. Gerekirse harmanınızdan kaldıracağım. Gerekirse siz bana getirin’ deyip üreticiye moral verilemesi gerektiğini düşünüyorum. Üretici mutlu olmalı. Üreticimiz önümüzdeki yıllarda da umutlu olmalı. Üreticilerimizi bu moda tutmak ülkemize yapacağımız en büyük iyiliktir”
 
Nazif Cemhan Şen