Şimdiye kadar bu maden bölgeleri ile ilgili bir tepkinin oluşmadığını belirten Tonka, ekonomiye önemli katkı sağlayacak olan altın madenine karlı yapılan eylemlerin farklı yerlere götürülerek beli amaçlara hizmet edildiğini aktardı. Tonka, “Sigaradaki siyanür kadar altın madeninde siyanür yok” dedi.
 
Çanakkale Çevre ve Doğa Dernekleri Federasyonu Başkanı Bünyamin Nami Tonka, Kirazlı’da maden çalışmalarıyla ilgili yanlış algıların olduğunu söyleyerek, “Çanakkale son dönemde çok daha farklı olaylara doğru gitmekte. Bizde ibretle izliyoruz. Şuanda Kazdağlarının doğası bozulacak diye birçok insan Kazdağları’na götürülüyoruz diyerek farklı yerlere götürülerek protesto çalışmaları yapılıyor. Bizde bu nedir diye araştırmalarımızı yaptık. Çanakkale’de 8 tane farklı bölgede maden çıkartmalarıyla ilgili çalışmalar olduğunu gördük. Yine 40’ın üzerinde mermer ocaklarıyla ilgili çalışmalar var. 11 farklı limite dayalı kömür santrallerinin olduğunu görüyoruz. Yani Çanakkale bir bakıma Türk ekonomisine büyük katkı sağlayacak bir merkez haline gelmiş durumda. Türkiye bir yıl içerisinde yaklaşık 8 milyar dolara yakın ziynet eşyasıyla ilgili, altın, gümüş ve platin ücretlerini ödediğimizi düşünürsek, bunları Türkiye’de çıkarılmasıyla ilgili bir çalışma olması kaçınılmazdı.
1980 yılına kadar Türkiye’de altın yok diye düşünülüyordu. Batılı şirketler Romanya, Bulgaristan, Makedonya, Yunanistan, Türkiye, Azerbaycan, İran ve Afganistan özelinde yoğun bir çalışma yaptı. Bu çalışmaların sonucunda ekonomik değeri olan altın madenlerin olduğunu tespit ettiler. Bunun üzerine bu tespitlerden hareketle devletimiz bu bölgelerdeki, hudutları çizilen yerleri ihaleye çıkardı. İhaleyle ilgili talepte bulunanlara bir bedel karşılığında bu altının, gümüşün veya diğer madenlerin çıkarılmasıyla ilgili izin verildi. Bu izinler daha önce Maden Teknik Arama Enstitüsü tarafından veriliyordu. Daha sonra bu bakanlık emrine, daha sonra başbakanlığa alındı. Şimdi başbakanlık kaldırıldığı için yerini Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olduğu içinde Cumhurbaşkanlığı tarafından izin verilmektedir. Cumhurbaşkanımız kuvvet ve muhtemel bu izinleri verirken 8 milyar Dolar civarında dövizin yurtdışına gitmesini önlemek ve ayrıca Türkiye’de çıkarılacak olan altın rezervleri sonucunda da hem ekonomimize destek sağlamak ve bunun yanında her maden için yaklaşık bin civarında insan çalışacağına göre, 8-10 bin civarında madende çalışacak bir iş potansiyeli oluşmasını da sağlıyorlar. Bunları yaparken dünya standartlarının nasıl olduğunu iyi bilmek lazım” ifadelerini kullandı.
HALKA DOĞRU BİLGİLERİ VERMEK LAZIM
 
Bünyamin Nami Tonka,  Lapseki’de çalışan bir altın madenlerindeki izlenimlerini anlatarak, halka doğru bilgi verilmesi gerektiğini vurguladı. Tonka, “Biz şuanda hayli hazırda siyanür üzerinde madeni çıkarıp ayrıştıran ve maden üreten Lapseki Şahinli’deki altın madenini gittik ziyaret ettik. Yetkililerden bilgi aldık. Nasıl çıkarıldığıyla ilgili bize ayrıntılı bilgiler verdi. Bizim içmiş olduğumuz sigarada 5 birim siyanür varken, onların çıkarmış olduğu tankların üzerinde siyanür ile ilgili alarm verecek olan aletlerin çalışmadığını, yani siyanürün orada olmadığını gösteriyor. Tonu yaklaşık 15 bin lira olan bir sıvıyı olduğu gibi doğaya atmak süratiyle kendilerine zarar verebileceklerini düşünüyorlar. Bu yüzdende değişik aşamalarda altın çıkardıktan sonra en son aşamada bir bulamaç halinde içinde hem altın ve gümüşte karışmış halde olan elektrot gibi  bazı uygulamalar yapmak suretiyle altını bir yere ayrıştırıyorlar. Bunun yanında siyanürü de yine farklı bir yerde ayırıyorlar. Bu siyanürü de tekrar ilk başlangıç bölgesine getirmek suretiyle  tekrar kullanıyorlar.  Daha çok halka doğru bilgileri vermek lazım. Bizde doğru bilgileri vermek için bu anlamda çalışmalar yapıyoruz” dedi.
ORMANIN BEDELİNİ BU ALTIN ŞİRKETİ DEVLETE YATIRIYOR
Maden şirketlerinin ormanın rehabilete edilmesi için devlete ücret ödediklerini söyleyen Tonka,“Alanın bir defa Kazdağları ile uzaktan yakından alakası yok. Bizim çocukluğumuzun geçtiği yerlerdir orası. Bu tepelerde orman vardır. Ama ormanın bedelini bu altın şirketi devlete yatırıyor. Bu bedel karşılığında çıkmış olan ağacı yine orman teşkilatı satıyor, kendine gelir elde etmiş oluyor. Gördüğümüz kadarıyla orman teşkilatımızın gelirlerinin yüzde 50’sini maden şirketleri karşılamış oluyor. Diğerleri genel bütçeden geliyor. Bu madenlerinde Türkiye’de kullanmış olduğu veya tahrip edilen orman arazisi, Türkiye’deki ormanların yüzde 2’si. Siz kendi bütçenizin yüzde 50’sini aldığınız bir yerde, yüzde 2’lik orman tahribatıyla ilgilide gerekli tedbirleri alıyorsunuz. Şirketlere daha peşinen de siz burayı terk ettiğiniz gittiniz. Buradaki tekrar ağaçlandırma ve rehabilite etme konusunda neler yapacaksınız diye soruluyor. Onlarda bunun bedeli nedir çıkarıyorlar. ÇED raporlarında da bu raporlar yazılıyor. Bunda peşin peşin devlete ödüyorlar. Maden için şirket geldi. Bu bitki örtüsünü orman teşkilatı alıyor. Bunu bir değer olarak kaydediyor. Bunun yanında toprak milyon yılda oluşuyor. Bu toprağı erozyona maruz bırakmamak için üst taraftan toprak sıyırması yapıyor. Daha sonra araziyi şirkete teslim ediyor. Şirket buradan madeni çıkarıyor. Çıkarttı rezerv bitti. Ekonomik anlamda kullanılmaz hale geldiklerini düşündükleri zamanda  diyor ki; ‘biz buradan artık çıkıyoruz’ Şirketin devlete daha önce verilmiş olan parası vardı. Devlette geliyor. Önce toprağı seriyor. Daha sonrada ağaçlandırma çalışması yapıyor” şeklinde konuştu.
ÇANAKKALE’DEKİ BU TEPKİLERİ ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL
Bünyamin Nami Tonka, maden çıkarılacak alandaki değişimin doğaya yararlı olacağını söyleyerek, “Türkiye altın madeni çıkartma konusunda dünyanın en zirve özelliklerine sahip. Türkiye teknolojiyi geliştirmiş, bunları yapıyor. Çevre şöyle değişecek. Evvelden tepeydi, şimdi burası göl olacak. Göl olduğu zaman Kazdağların’da bir yangın çıktığı zaman buradan alıp söndürürsün. Belki 50-60 kilometre gitmeyeceksin, daha yakın sürede yangını söndürme şansın var. Ayrıca siz göçmen kuşların sulak alanlarına, bu Geyikli, Dalyan’da görüldü, etrafına ev yaptınız. Bunun sonucunda flamingolar artık oraya konamıyorlar. Flamingoların tekrar İskandinavya’dan gelip, konaklayacakları yerde açmış oluyorsunuz. Daha sonra o bölgede istenirse  insanlar sosyal tesisler kurmak süratiyle sosyal yapı itibarıyla denizde köylülerin ayağına getirmiş oluyorsunuz. Şunu görüyoruz ki 10 yıl sonra Çanakkale’de doğa faciası değil, doğaya çok büyük bir katkı olduğunu, göçmen kuşların bile konaklayacakları yeri açmış oluyoruz. Hem maden çıkarttık dövizimiz dışarı gitmedi, devlet bundan gelir vergisini almış oldu. Yüzde 2 gibi pay daha ekstra almış oldu. Yani bu madenler Çanakkale’de çıkarıldıktan sonra ekonomiye katkıları yaklaşık 30 milyar lira civarında bir katkı sağlayacağını görmek mümkün. Çanakkale’deki bu tepkileri anlamak mümkün değil” ifadelerini kullandı.
ÇANAKKALE’YE ZARAR VERECEKSE, BUNLARIN KARŞISINDA EN FAZLA BİZ DURURUZ
Kazdağlarını savunan çevrecilerin Çanakkale’deki diğer sorunlar karşısında suskun kaldığını söyleyen, Bünyamin Nami Tonka, “Kazdağlarında eğer böyle bir şey varsa bizim çevrecilerimizin , Altınoluk’tan Ayvalık’a kadar, bunlar Kazdağlarının arka etekleri tarafında, evvelden zeytinlikler arasında bir, iki tane ev vardı. Şuanda evler arasında bir, iki tane zeytinlik kaldı. Büyük bir facia var orada. Bu faciayı arkadaşlarımız hiçbir zaman protesto etmedi. Geçen sene Kepez’in 90 gün bütün kanalizasyonu ‘Mavi Vatan’ dediğimiz Çanakkale Boğazı’na akıtıldı. Ben o zaman söyledim. Kepez Belediyesi’ne gidip protesto edelim. Bu çevrenin kirletilmesinin önüne geçelim. Bu çevreciler o dönem beni duymadı. Yine Sarıçay bizim çocukluğumuzda sadece tahta köprüden itibaren denizle arasında bazı kirlilikler vardı. Biz şimdiki Pazar yerinin biraz daha kuzeyinde o çayda balık tutardık, çayda yüzerdik ve çayın suyunu da içerdik. Şimdi çevre yoluna kadar Sarıçay kirli bu çevreci belediyemiz Sarıçay’ın içini temizleme konusunda yetirince hassasiyet göstermiyor. ‘Mavi Vatan’ı kirletme konusunda yarış halinde. Şunu da unutmamak lazım. Çanakkale’de, Gökçeada, Bozcaada, Çanakkale Boğazı içinde deniz süngerleri vardı. Biz sürekli denizi kirlettiğimiz için şuanda deniz süngerleri bitti. Deniz süngerleri kimya sanayinde kullanılıyordu. Büyük para ediyordu. Biz ‘Mavi Vatanı’ kirlettik. Bunu yapanda Çanakkale Belediyesi’dir. Çanakkale Belediyesi’nin bu konuda, bu çevreciler ne yazık ki protesto etmemiştir. Biz bu konuda da çevreci arkadaşlardan müştekiyiz. Asıl yapılması gereken gerçek çevrecilerle bu insanlar otursunlar, biz her zaman varız bunda, doğrular neyse bunları tartışalım. Eğer gerçekten Çanakkale’ye zarar verecekse, bunların karşısında en fazla bir dururuz. Ama şunda devletin politikalarına ve devletin ekonomik yapılarına bir darbe vurma ve burayı gezi operasyonlarının arka planında bir bahçe gibi yapmaya kalkışanları şiddetle temin ediyorum. Önce gerçek çevreci olsunlar bizim gibi. Önce Çanakkale’yi temizlesinler, sonra biz orayı temizleme konusunda da gerekli destekleri bizde onlara verelim” şeklinde konuştu.
Muzaffer Cirtel