Törene Türkiye Eczacılar Birliği 36. Bölge Çanakkale Eczacı Odası Başkanı Jale Karaata ve eczacılar katıldı. Bir konuşma gerçekleştiren Başkan Karaata, “14 Mayıs, mesleğimiz ve mesleğimizin geleceği açısından önemsediğimiz simgesel bir tarih. Her sene temalar belirliyoruz ve 14 Mayıs’ı bu temalar çerçevesinde, tüm Bölge Eczacı Odalarımızla birlikte çeşitli etkinliklerle bir hafta olarak kutluyoruz. Bu yıl da anne ve bebek sağlığına odaklandık. Biz eczacıların bu alandaki rolünü pekiştirmek amacıyla temamız’Anne Bebek Dostu Eczane’olarak belirledik” dedi.
Toplum sağlığını ve kamu yararını her şeyin üstünde tutan sağlık çalışanları olarak hastalarımızın daha iyi bir sağlığa ulaşmaları her zaman öncelikli hedeflerimizden oluştuğunu söyleyen Türkiye Eczacılar Birliği 36. Bölge Çanakkale Eczacı Odası Başkanı Jale Karaata, “Ne yazık ki son dönemlerde tarafımızca asla kabul edilemeyecek uygulamalara üzülerek şahitlik ediyoruz. Bugüne dek eczanelerde, eczacı danışmanlığında halkımıza sunulan ürünlerin, eczane dışından satılmaya başladığını; ticari kaygılar ile hareket edildiğini, toplum sağlığının hiçe sayıldığını görüyoruz. Bu tarz plansızca atılan adımların toplum sağlığı açısından geri dönüşü olmayan ve istenmeyen sonuçlara yol açabileceği uyarımızı yineliyor, sağlık gibi hassas bir konuda reklamın ve pazarlamanın gücünün değil, sağlık çalışanlarının bilgi ve deneyiminin önemini vurguluyoruz. O nedenle de sizlerin aracılığıyla tüm Türkiye’ye sesleniyoruz. İnternetten pek çok şeyi alabilirsiniz, ancak anne bebek ürünlerini internetten almayın; ilacınızı, ilaç dışı sağlık ürünlerini internetten almayın. Bu ürünleri, bebeğinizin ve sizin hak ettiği şekilde, en güvenilir yer olan eczanelerden, bu konuda kapsamlı bir eğitim görmüş eczacınızın danışmanlığında alın. Sizlerin de bildiği üzere ilaçta kur değişimi sırasında pek çok ilaç piyasadan çekiliyor ya da piyasaya kısıtlı bir şekilde veriliyor. Bunun yanı sıra döviz kurunda yaşanan dalgalanmalar da ilacın bulunabilirliğini etkiliyor. Sizler de bu sürecin yakından takipçisi olarak bizlerle bu dönemde sıklıkla iletişime geçiyorsunuz. Yaşanan tüm bu süreç ilaçta dışa bağımlılığın ülkemiz için kabul edilebilir olmadığını, güçlü ve etkin bir ilaç sanayisine sahip olmamızın elzem olduğunu kanıtlıyor. Türk Eczacıları Birliği olarak ilaçta yerelleşmeyi destekliyor, konunun önemli bir paydaşı olarak işbirliklerine hazır olduğumuzu her fırsatta dile getiriyoruz. Bu konuda da ilaç dahil sağlığa ilişkin ürünlerin üretiminde elimizi taşın altına koyduk, bundan sonra da koymaya devam edeceğiz. Türk Eczacıları Birliği olarak tüm ilaçların reçete ile halka sunulması gerektiğini her fırsatta dile getiriyor, sağlık sistemimizin ve sağlık okuryazarlığı oranı düşük toplumumuzun reçetesiz ilaç kategorisinin genişletilmesine hazır olmadığını ifade ediyoruz. Pek çok ülkede örneğini gördüğümüz gibi reçetesiz ilacın beraberinde ilaçta reklamı, ilaçta fiyat artışını ve ilacın eczane dışına çıkmasını getireceğinden endişe duyuyoruz. Geçtiğimiz yıl, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, reçetesiz ilaç listesinin tüm paydaşlarla mutabakat sağlanana dek görüşten kaldırıldığını duyurmuştu. Sağlık otoritesine halk sağlığından yana karar verdiği için, bu tutumunun arkasında duracağına duyduğumuz inançla bir kez daha teşekkür ediyoruz” diye konuştu.
AŞI KARŞITLIĞI SON DÖNEMLERDE İVME KAZANMIŞ DURUMDA
Konuşmasına devam eden Başkan Karaata, “Reçetesiz ilaçlarla ilgili yapılacak çalışmaların, konuyla ilgili tüm tarafların görüşleri alınarak ve ortak akıl doğrultusunda çözümlenmesinin toplum sağlığı açısından faydalı olacağını vurguluyor; Birlik olarak konuya ilişkin üzerimize düşen görev ve sorumluluklara hazır olduğumuzu tekrarlıyoruz. Aşı karşıtlığı, Son dönemlerde gerek dünyada gerek ülkemizde ivme kazanmış durumda. Aşılara, aşıların içeriğine ilişkin bilimsel dayanağı olmayan söylemler her yerde karşımıza çıkıyor. Aşılama ile önlenebilir hastalıklara ilişkin salgın riski günden güne artmaktadır. Açıkça ifade etmek gerekir ki halk sağlığının sürdürülebilirliği tehdit altındadır. Sayısal veriler de tehlikenin boyutunu gözler önüne sermektedir: Ülkemizde; 2011yılında aşı reddi 183,  2013 yılında 913,  2015 yılında 5 bin 91, 2017verilerine göre 23 binin üzerinde, Bugün geldiğimiz noktada ise40 binlerin üzerindedir. Bu oldukça vahim ve halk sağlığı açısından, geleceğimiz açısından kabul edilemez bir tablodur. Ülkemizde tüm dünyada en gelişmiş kapsamlı aşılama politikalarından biri uygulanmaktadır. Biz eczacılar da o ulusal aşılama politikalarının başarıya ulaşabilmesi ve sürdürülebilir olması için sorumluluk bilinciyle çalışıyoruz. Aşıların savunuculuğunu yapıyor, aşı ile ilgili doğru bilgilendirmeler yapıyor, aşıların güvenilir bir şekilde teminini gerçekleştirmek adına çalışmalar yürütüyor; danışanlarımıza aşı ile ilgili tavsiye ve hatırlatmalarda bulunuyoruz. Bir kez daha vurgulamak isteriz, aşıların güvenilir ya da gerekli olup olmadığı tartışmaya açık bir konu değildir. Etkinliği kanıtlanmış aşıları tartışmaya açmaya çalışmak, halkı yanlış yönlendirmek abesle iştigaldir ve açıkça söylemek gerekir ki halk düşmanlığıdır, bilim düşmanlığıdır, bu ülkenin geleceğine yapılabilecek en kötü şeylerdendir. Aşı olmayan her çocuğun diğer çocukları ve dolayısıyla ülkemizin geleceğini tehlikeye attığı asla unutulmamalıdır. Halk sağlığı ancak nitelikli sağlık meslek mensuplarının elinde yükselebilir. Bunun koşullarından birisi de şüphesiz sağlık profesyonellerinin aldığı eğitimdir. Ancak bizler, mesleğimizin geleceği adına endişeliyiz. Eczacılık fakültelerinin, plansız ve kontrolsüz bir biçimde açıldığına şahitlik ediyoruz ve mesleğimizin geleceği adına kaygı duyuyoruz” dedi.
Damla Şener